Ah benim gümüş akrep kolyem! Çabuk ayrıldı yollarımız. Zincirin bozuk olduğu için düşerek kaç kere uyardın beni. Değiştirmeyerek belki de ben istedim beni bırakmanı içten içe. Çünkü ben seni bırakamadım zaman zaman kıskaçlarından rahatsız olup onlara takılsa da gözlerim. Tuttuğunu bırakamamanın faturasını gizli gizli sana keserken huzursuzdum. Umarım karşılıklı huzuru buluruz bundan sonra.

Seninle vedalaşmadan biraz sohbet etmek istedi gönlüm. Hoş annem de ben de umudumuzu kesmedik sana dair. Her kaybolan şeyimizde yaptığımız gibi Ethem Dede’ye üç göbek rüşvet verdik. Kabul eder mi bakalım rüşvetimizi yine.

Adettendir, bir şeyimiz kaybolduğunda şu dörtlüğü söyleriz ararken:

“Ethem Dede Ethem Dede

Gömleği keten dede

Kaybolan şeyim bulunursa

Sana üç göbek atam dede.”

Bulunca da kıbleye döner ve üç göbeğimizi atarız.

Böyle işte; lafta her şey zıttı ile vardır deyip dururum ya ama iş uygulamaya geldiğinde de negatife tu kaka demek kaçınılmaz oluyor benim için. Hâlbuki niye takmıştım onca zamandır seni?

Hatırlayalım birlikte. Öncelikle bir yıl aç kalabilme özelliğine tanık olmuştum okuduğum kitapta. Beslenme alışkanlıklarımı değiştirmemde yardımcı olursun diye kolye ucu olarak kullanmıştım. Gümüş almamın nedeni kaliteli ve kendi kendini absorbe eden bir maden oluşuydu. Kardeşimle ilişkimizi düzenlemeni beklemem de bir taşla iki kuş vurmaya meyilli olmamdandı. Nedense hep daha fazlası şeklinde bir anlayışa sahibim. Yani bazıları buna açgözlülük de diyor.

Panikledim açıkçası. Fakat eski inançlarımı bırakıp yeni inançlarımı yerine koyabilmem için de alan açıldı diyebilirim. Yeni inançlarımdan bazıları şunlar:

“Hayatımı ve paramı en iyi şekilde yönetirim.”

“Hayat beni destekler.”

“İnsanlar ve para benimle birlikte olmaktan keyif alır ve beni görür.”

Sorunlarım var tabii insanlarla ve parayla olan ilişkimde. Değiştirebilmem için önce bunu kabul etmem gerekiyor. Kendimle ve başkalarıyla olan ilişkilerimi düzenlemeye niyet ediyorum. Örneğin oğlumun babasıyla evliydik, doğuda çalışırken maaş çizelgesine bile imzamı o atardı (imzamı o bulduğu için gayet de güzel atardı) erkek adamlığına laf gelmesin diye. Ben de aklımca onere ettim onu o günkü koşullarımla. Sonra da sigara parası bile isteyememenin utancı ile kendi paramı yalan söyleyerek çaldım bir bakıma.

Bugün dışarıdan baktığımda çok da anlamsız gelebilecek entelektüel zihnime vereceğim cevaplar var elbette amigdalamdan. Bir yerde okumuştum:

“Aynı hataları sürekli olarak yapmamızın sebebi, muhakeme eden bir zihinle değil de amigdala üzerinden verilen tepkilerle çözüm arayışında olmamız...”

Tabii parayla ve insanlarla ilgili inançlarım, içine doğduğum çekirdek ailede oluşmuş zamanla. Bizimki de öyle devasa çekirdek aile ki kaybolmuşum o minnacık halimle. Öyle küçülmüş ki kendime dair alanım, bugünkü inançlarıma dışarıdan baktığımda kabataslak ancak yüzde beşlik kısmı bana ait görünüyor. Onların da içine bakmaktan korkuyorum yok olacağım diye.

“Hiçlik” davasına hiç girmeyelim bence. Kastettiğim şey bu dünyada köklenip sürecimi neşeyle sürdürebilmek. Geçmişe dair paylaşımlarım ise o anki niyetimle paralel gidiyor. Bunu da yine NLP ön kabullerinden biri olan:

“Her davranışta pozitif bir niyet vardır” ilkesine dayandırabilirsiniz isterseniz. Ben de orada kalmaya özen gösteriyorum şu an.

Okul öncesi sürecimde; dayılarımdan birinden para istiyorum ceketini portmantoya asarken, bunu eşiğinde durduğum oturma odasından duyuyor babaannem ve “Utanmıyor musun?” diye bağırıyor. Arkam dönük olduğu ve onu fark etmediğim için sırtımdan bıçaklanmış gibi donup kalıyorum. Önümde dayım zaten vermemek için bahane arıyor gibi öyle soğuk ve ulaşılmaz ki...

İşte parayı istemek ve ulaşamamak ile ilgili deneyim bende böyle. Zaten babam devlet memuru olduğu ve o dönem oldukça yaygın veresiye anlayışı hâkim olduğu için harçlık dışında elimiz para görmezdi. Yani ihtiyaçlar giderilebildiği kadar giderilir ama para ortada görünmezdi. Tıpkı benim gibi. Ancak kendime zarar verdiğim, hastalandığım zaman ‘yaygaracılıkla’ suçlansam da biraz dikkati çekebiliyordum.

Kendime saplandım sen arada unutuldun gitti gümüş akrep kolye ucum. Güle güle git! Yolun açık Olsun! Benim için de yazının mesajı açık Olsun!

 Sevilebilir ve görülebilir olmak ve bundan utanmadan, korkmadan da zevk almak. İşte bütün mesele bu.

Daha önceki yazılarımın birinde, hani yanıtlamaktan vazgeçtiğim bir soru vardı:

“Senin için nefesini kesip zamanı durduran şey nedir?”

Cevap veriyorum:

“Andayım ve bundan da büyük keyif alıyorum,” diyebilmek.