Mavisi içinde mahpus kaderimiz… Güneş vurdukça ekin gibi sararır benzimiz, don atıp, ayaz yaktıkça kurum gibi kararır derimiz… Can boğazdan gelse de fazlasına toktur gönlümüz, hakkın ötesi zulmün perdesi, gayrisinde yoktur gözümüz…

 

Suskunluğumuz adabımızdan, saflığımız iyiliğimizden gelir elbet… Yaşamışlığın ötesinde bize direnmeyi öğretmiştir hayat… Ondandır omuzlarımızın genişliği, yüreğimizin çatallığı… Ondandır alınlarımızdaki derin çizgiler, saçlarımıza düşen aklar yaşımıza tezat…

 

Güneşin doğduğu yerden gelmişiz dünyaya

Derimiz gibi yüreğimiz de ziyadesiyle yanmıştır

Ensemizde uzun menzilli kama düzeni

Çalı diplerine tüneyen üveyik gövdemiz

Yaşamak kadar ölüm de ömrümüze ulanmıştır…

 

Damlarımız toprak yollarımız çamur… Hayallerimiz rüzgâra karşı efkâr efkâr savurduğumuz duman… Umudumuz sabrın sahrasında istihareye yattığımız yağmur…

 

İstifleme yığılmış üzerimize dert, ne bir ah çeken olur ardımızdan, ne de uzanan bir el… Feleğin çemberi kaval kemiklerimize kaynamış pranga, kan oturur bileklerimize, karabasanlar abanır sırtımıza, sürükler sevdamızı görünmez bir karayel…

 

Dün milletin efendisi, bugün çarşı pazar kölesi… İt kaçmaz önümüzden, at altımızda adım atmaz…Halkmışız..Köylüymüşüz…Tüylüymüşüz... Böylelikle sağılmış özümüz softalara, daim şükürlerle güdülmüşüz…

 

Ağa torunu demişiz… Vurmuş sırtımıza keçeden çulu, deh deyip, zikkeyi dürttükçe boynumuza, mest olmuş zevkten dörtnala kopmuşuz…

Şeyh soyu bilmişiz… Üflemiş yellemiş yüzümüze, ağzımıza tükürmüş, afsun niyetine sarılıp elini öpmüşüz…

 

Yar sevmişiz allı basmalı, ağa kuma almış… Laf etmişiz iki hanek, katlimize ferman salmış… Kınalı kuzular büyütmüşüz dağ kokulu, kurt sürüye dalmış, canımızın sadakası en tavlısından gözü kalmış…

 

Yüreği asi, özü bey aramışız yıllar yılı… Adı değil aslı bey aramışız… Veren el alan elden üstündür… Kudreti halkın duası, nefsini yenen bey aramışız…

 

Men sene gülüm demem

Gülün ömrü kem olur

Men sene reyhan demem

Yaprah döker dal olur

Men sene derviş demem

Pos giyer abdal olur

Men sene paşam demem

Tahttan düşer azlolur

Men sene begim deyerem

Daim begler beg olur!..

 

Hakk’a inanan bilir ki; Hak tecelli edecek… Halkın kızılca kıyameti kopacak…

 

Gün acıya direnme değil, öfkeye bilenme günüdür… Uyanmak derin kış uykularından, yer döşeği pıtırak yataklardan silkinme günüdür… Avuç açıp zalime hak dilenme değil, sıkılmış yumruğu indirme günüdür…

 

Kendilerini tartala yaprağı zannedip de, halkı gölgesinde sünepe otu gören çörtüklerin vay haline… Çaldıkları ve çırptıklarıyla kendilerini dev aynasında gören domates lüllüklerinin vay haline… Önlerinde koca kazan bol kepçe zıkkımlanırken, bir tas çorbaya ha babam dokuz kaşık sallayan garibanın lokmasını sayan sülüklerin vay haline… Sıcak kuş tüyü yuvalarında kör kütük pineklerken, köprü altlarında soğuktan ilikleri donan sokak çocuklarına potansiyel suçlu olarak bakan sözüm ona; büyüklerin(!) vay haline…

 

Onlar ki, kendilerini iyi biliyor…

 

Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

 

Yer misiniz? Yemez misiniz?