Yıl 1994… Aradan 19 yıl geçmiş… Doğup büyüdüğüm köyümü ve yüreği pak köylülerimi anlatan bir şiir yazmıştım. Kitaplarımda yer almayan bu yöresel şiirimi, ilk defa değerli öğretmenimiz Sayın Mustafa Aydın keşfedip gün yüzüne çıkararak, bin bir emek ve özveriyle hazırlayıp çıkardığı Şambayat’ın ilk dergisi olma özelliğine sahip Şambayat’ın Sesi adlı okul dergisinde yayınlamıştı. Şiiri okumuş veya başkalarından duymuş arkadaşların yoğun isteği ve geçmişi mütebessim yâd etmek ümidiyle, şiirde adı geçen kişi, sülale ve yakınlarının hoşgörüsüne sığınarak, tekrar köşemde yayınlamak istedim. Bu vesileyle, bugün bir çoğu aramızda olmayan ve özlem, dua ve rahmetle andığımız büyüklerimize Allah rahmet eylesin, mekânları cennet olsun derken, yaşayanlara sevgi ve saygılarımla uzun ömürler diliyorum…

KÖYÜMÜ SEVİYORUM
 
Köyümü seviyorum, köylümü de
İyisi de var elbet, kötüsü de
Yazılsın istedim, halkın tümü de
Şu yalancı dünyada kalanlar yok!..
 
Ufukta güneşler hep batar gibi
Örfümüz, töremiz yüz tutar gibi
Kardeşliğin timsali Dört Car gibi
Yüreğinden nefreti silenler yok!..
 
Kışları sel olur, Göksu’nun huyu
Karpuz patlatır, Abundu’nun suyu
Kurumuş gitmiş Kaynarca, Körkuyu
Sularından şifalar bulanlar yok!..
 
Saymakla biter mi köyün delisi?
Körü, topalı, keli, küpelisi
Halbahamlar köyün yeni valisi
İş sözü almış halktan gülenler yok!..
 
Demireller politik kabile
Hüseyinler bürokratik aile
Memiğin oğlu reis olsa bile
Kalkınmaya yönelik planlar yok!..
 
İşsizlik had boyu, gencimiz ağlar
Altıncı bölük asayişi sağlar
Şennikçi kızın kısmetini bağlar
At üstünde alımlı gelinler yok!..
 
Mahsere kazanları bulgur dolu
Şevket kapatmış değirmeni, holu
Nerede gardaş Börgenek’in yolu?
Eşeği yükleyecek kolanlar yok!..
 
Hacımılla, Tornacılar milleti
Şambayat’ın en geniş aşireti
Hırsız kovalar Tayır’ın Şevket’i
Hapşırıp yeri göğü delenler yok!..
 
Ağgüller gurbet ele göç etmiş
Balyanlılar aşağıyı zaptetmiş
Vallah Düde, Fırıncı’yı affetmiş
Şu kemikli tarlada ölenler yok!..
 
Mılla Ahmetler misafirperverler
Mılla Abuzerler çabuk sezerler
Temirler çalım atar, şık gezerler
Pamuğu telbis edip gelenler yok!..
 
Mıhtat Usta kalaylamış kapkacak
Esma Karı çirpi etmiş bir kucak
Duydum ki kemer almış Karabacak
Pantolonu iplere salanlar yok!..
 
Balışlar nazar boncuğu çıraymış
Teze Silo yiğit, gözü karaymış
Beton evler lüküs hayat, saraymış
Arıstağı ağaçtan salonlar yok!..
 
Fisteği yar eylemişler Nedimgil
Sazlara söz eylemişler Kocikgil
Satmışlar, savmışlar Alefendigil
Toprağın kıymetini bilenler yok!..
 
Tekkanat kahvede mileti pekler
Ahçalı taksiyle yollarda tekler
Duran ile Recep köyümüzü bekler
Teyyare yarışına dalanlar yok!..
 
Hele sorun “Nasıl düğün alemi?”
Hamcano yetiştiriyor Adem’i
Seyfettin’le Yunus daha acemi
Kör Mamed gibi dertli çalanlar yok!..
 
Mazinler çok bilir, fikir vermezler
Pür telaş Torunlar, destur vermezler
Mamıraşlar ser verir, sır vermezler
Lellik kadar hoş sohbet olanlar yok!..
 
Kel Mevlüt yalanlar söyler sıkarmış
Bekarlar dalgın dalgın bakarmış
Emir oğlunu satlığa çıkarmış
Paraları bastırıp alanlar yok!..
 
Nerede nur yüzlü Keçeli Amca?
Papahuş Hüseyin mal vermez borca
Kazaya bırakmış Ramazan Hoca
Namazı vaktinde kılanlar yok!..
 
Kara Musto Çanakkale gazisi
Belgesel Hanko’nun keşif gezisi
İhaleye çıkmış köy arazisi
İbişek atıp malı bölenler yok!..
 
Davut ile Gavur Hacı Almancı
Kel Osman’a kalmış bekârlık tacı
Aşatma Mamedi tutarsa sancı
Arılardan iyi pensilinler yok!..
 
Kılçık yedi avratlı pehlivanmış
Şaş Elif hayırsever çöpçatanmış
Foto’nun namı Besni’ye uzanmış
Yatırım yapılacak alanlar yok!..
 
Gür sesli Gücüklü caminin ferdi
Hamonun Hacı Şıhımın müridi
Dumanlıdır Çakal Osman’ın derdi
Ağzında cıgarası solanlar yok!..
 
Halayı da Mamo Çete halayı
Mazlum olur Sarıkiya alayı
Karaahmetler bor bırakmış tarlayı
Ekilip biçilecek falenler yok!..
 
Beni sorarsanız Vezir’in oğluyum
Kolay anlaşılmaz, garip huyluyum
Yazdıkça bitmez, oldukça doluyum
Aşkların kadehiyle dolanlar yok!..
 
    Ali YAŞAR