Hayatımız boyunca karşılaştığımız bir çok sorun olabilir.
Bu sorunlar kimi zaman
sağlık, eğitim veya güvenlik gibi
temel ihtiyaçlara,
kimi zaman ise sosyal hayatın zorluklarına dayanır.
İşte bu noktada,
devletimiz,
hükümetimiz,
belediyelerimiz,
bu çıkan,
çıkması muhtemel olan,
bu sorunları çözmek için organize olmuş kurumlardır.
Bu sorunların konusuna ve hizmet alanına göre,
bakanlıklar,
genel müdürlülükler,
başkanlıklar,
yerel yönetimler vatandaşın ihtiyaçlarına karşılk verebilmek için
yapılandırılmıştır.
Bu kurumların taşradaki temsilcilikleri olan:
Bölge Müdürlükleri,
Valilikler,
Kaymakamlıklar,
İl müdürlükleri,
Belediyeler,
vatandaşa doğrudan hizmet sunan temel çözüm merkezleridir.
Devletimizin sunduğu hizmet alanları oldukça geniştir.
Sağlık,
Eğitim ,
Güvenlik,
Barınma,
Beslenme,
Tarım,
Sanayi,
İşsizlik,
Eğlence,
Engellilik,
Evlilik,
Çocuk,
Uyuşturucu,
Sigorta,
Ulaşım,
Trafik,
Gençlik hizmetleri,
Kültürel faaliyetler,
Sosyal destekler,
Park, oyun, piknik alanları,
Yürüyüş alanları,
Terör,
Toz,
Çukur,
Çamur
vb.
Yukarıda belirttiğimiz veya belirtemediğimiz tüm sorunlarla ilgili çözüm merkezi olarak,
bu kurumlar ve belediyelerdir.
Bu kurumlar ve belediyeler ile vatandaşın yaşam kalitesini artırmak amaçlanır.
Ülkemizde ;
Vali. : 81
Belediye Başkanı. : 1393
Kaymakam. : 922
Bakanlıkların, başkanlıkların ve genel müdürlüklerin taşradaki temsilcilikleri olan İl Müdürlüklerinin ve Bölge Müdürlüklerinin yaklaşık sayısı. : 2605 dir.
Toplamda : 5000 dir.
Tüm sorunlarımızın,
çözüm merkezi bu kurumlardır.
Her biri, halkın sorunlarına çözüm üretmek ve kamu hizmetini en iyi şekilde sunmakla görevlidir.
Vatandaşlarımızın karşılaştığı sorunların çözüm adresi, işte bu kamu kurumlarıdır.
Bu kurumların varlık sebebi;
halkın ihtiyaçlarına karşılık vermek,
yaşam kalitesini yükseltmek ve toplumsal refahı sağlamaktır.
Bu nedenle, kamu yöneticileri için mazeret üretme lüksü yoktur.
Unutulmamalıdır ki,
bu görevler birer ayrıcalık değil;
millete hizmet etme sorumluluğudur.
Yöneticilik ve Kamu Ahlakı: Makamdan değil, hizmetten güç alınmalıdır.
Kamu yöneticiliği, bir ayrıcalık değil bir sorumluluktur.
Bu sorumluluk;
adaletli,
tarafsız ,
çözüm odaklı ve şeffaf bir anlayışı gerektirir.
Kamu görevleri;
liyakatle yürütüldüğünde,
halkın güvenini pekiştirir ve devlete olan bağlılığı güçlendirir.
Devletin gücü;
Görevini hakkıyla yapan bir hemşirede,
Vatandaşa tevazu ile yol gösteren bir zabıtada,
Gece yarısı evrak okuyan bir kaymakamda,
Hizmeti sosyal medya gösterisi yapmadan, sesizce sunan bir belediye başkanındadır.
Çünkü bu millet gösterişe değil;
samimiyeti görür.
Kamu yöneticiliği;
emir vermek değil yük almaktır.
“Ben bilirim” kibri ile değil,
“Birlikte başarırız” tevazusu ile yapmaktır.
Makamda oturarak mesai doldurmak değil, milletin duasına talip olmaktır.
Güç ;
hiçbir zaman koltuklardan değil,
hizmetten ve
vatandaşın gönlünden gelir.
Ancak zaman zaman, bu sorumluluğun ağırlığını yeterince hissetmeyen,
hizmet odaklılıktan uzaklaşan ya da kamu görevini kişisel çıkarla karıştıran uygulamalar da görülebilmektedir.
BUNLARIN İÇERİSİNDE VARSA EĞER;
İdealistliği kalmamış,
vatandaşı külfet gören,
gururlu,
kibirli,
vatandaşa mesafeli,
koltuğundan güç devşirerek hizmet etmekle yükümlü olduğu vatandaşa zulmeden,
ben yaptım oldu buranın yöneticisi benim,
vizyon ve misyonu olmayan,
kaliteli çözüm odaklı hizmet yerine, eline aldığı istatistik bilgileri ile yöneticilik yaptığını sananlar,
Devletin;
İstatistiklerle değil, insan hikayeleriyle büyüdüğünü bilmeyenler,
kaliteli hizmeti, sadece kâğıtlar üzerinde gerçekleştirip bunun hizmet olduğunu zannedenler,
Devletin Gerçek Gücünün:
Sayılarda değil, samimiyette
olduğunu bilmeyenler,
çalışıyor ve iş yapıyor desinler diye kurum ve sivil toplum ziyaretleri yapanlar,
vatandaş ve personel memnuniyeti sağlamanın yolunu;
sosyal medyada ,
mesaj,
durum,
paylaşım yaparak bu memnuniyeti sağlamaya çalışanlar,
yöneticiliği mesai takibi olarak görenler,
Yöneticiliği sadece imza atmak ,
paylaşım yapmak ve protokol
gezileriyle sınırlı görenler,
birilerini çalıştırırken birilerinin de oturmasını göz yumarak, adaleti sağlayamayanlar,
düğün dernek gezip, bunu sosyal medyada paylaşarak hizmet yaptığını sananlar,
millete tepeden bakıp,
beytül malı babasının malı gibi görüp ;
yiyip,
içip,
şahsi servet zannedenler,
temsil gideri adı altında milletin parasını
eşine,
dostuna yedirip içiren,
çoluğunu,
çocuğunu,
aile bireylerini,
işe yerleştirmek ve makam sahibi yapmak için tüm enerjisini harcayan,
Ben yoruldum fakat bu imkanlarıda bırakmak istemiyorum,
gidebildiği kadar diyen,
Ben nasıl olsa kadroyu aldım,
kimse bana birşey yapamaz, deyip,
en fazla merkeze alınırım,
merkezde de çok fazla yorulmadan mesaiye paydos deyip,
çeşitli ünvanlarla,
bundan sonraki memuriyetimi emekli olmuş gibi,
gezip,
tozup,
ahkam keserek
maaşımı alırım,
diyen varsa eğer,
Vatandaşı külfet, makamı nimet görenler,
Bu tür yaklaşımlar;
adalet duygusunu zedeler, toplumsal güveni sarsar ve kamunun itibarına gölge düşürür.
Oysa halkın beklentisi çok açık ve sadedir.
Halk;
ihtişam istemiyor,
şatafat istemiyor,
Halk şunu istiyor:
dinlenmek ,
anlaşılmak ,
adil,
şeffaf olarak,
samimi ve etkin bir kamu hizmeti almak.
Hepsi bu. Çok mu?
Devletimizin kurumsal gücü,
bu hizmetleri hakkıyla yerine getirebilecek,
nitelikli kadroları yetiştirecek ve gerekli değişimleri yapabilecek güçte ve büyüklüktedir.
Çünkü bu devlet, millete efendi aramaz; hizmetkar arar.
Bunların yanında birde hizmeti ihmal edenler varsa;
Devletimiz;
o koltuklardan kalkması gerekeni
kaldıracak,
yerine,
daha ehilini,
idealistini,
çok daha iyisini,
daha halktan olanını,
getirmeye;
kararlılığa,
güce ve kudrete muktedirdir.
Çünkü Devletimiz 5000'den çok büyüktür.