Uykunun en tatlı saati;

Sabahın dört onyedisi.

Hala da öylece durmuş bizim saat kulesi.

Daha var güneşin doğuşuna,

Huzur bulduğum evimdeyim,

Sıcacık yatağımda.

Kimi annenin sol kolunda uyuyor bebesi,

Kiminin yorulan kolu beşiğinde.

Kimi alarmlar sabah namazına kurulu,

Kimisi iş saatine…

Sallandı yer gök.

Öfke ile üstümüze yürüdü duvarlar.

Kulakları çınlatır çiriş çatırtıları.

Duvarlar kolonlardan kaçıyor,

Kolonlar kovalıyor duvarları.

Her taraf zifiri karanlık, güneşin doğası yok.

Kaçacak kapı yok,

Kaçacak fırsat yok,

Kaçacak vakit yok,

Sağa sola, aşağı yukarı sallandı ev sandığımız beton yığını,

Yutacak bizi, ezecek, biçecek, kesecek

Çöp bidonlarındaki kediler daha şanslı insanlardan,

Açlıktan kıvranan köpekler de.

Bulutlardan yağmur boşalıyor,

Gök dersen, dumanı çökmüş Adıyaman üstüne.

Deprem tatbikatlarından öğrendiklerimiz,

Konferanslarda dinlediklerimizden eser yok usumuzda.

Sarıldık anne, baba çocuklar,

Ölüm ensemizde,

Dilimizde "Allah’u Ekber" nidaları.

Salavatlar,

Yakarışlar.

Ne kadar uzunmuş Ya Rab, bir dakikalık bu süre.

Kurtulduk sandık kendimizi dışarı atınca;

Yerler ıslak,

Kadınlar yalınayak,

Çocuklar yağmur altında,

Babalar koşuşturuyor

Meğerse dışarıdaymış esas acı tablo.

Adıyaman sokaklarında ölüm kol geziyor.

Çoğu evler başına yıkılmış sahiplerinin.

Korna sesleri, sirenler ve insan haykırışları.

Tamda Mehmet Akif’in;

 "Mahşer mi, hakikat mahşer" dediği yer.

Enkazlar buzdan,

Canlar ağır kütleler altında.

Gün ışıdıkça açığa çıkıyor acının karanlık yüzü.

Katlanmış binalar,

Mezar olmuş her birinin evleri,

Adıyaman ölmüş, ağlayanı yok

Cesetler ceset üstünde.

Ardı sıra gelmeye başlıyor kulakları tırmalayan haberler;

Daha dün hatıra fotoğrafı çektirdiğim Mehmet Kirvem

Ailesinin en tatlısı Yakup,

İyilik için çırpınan Kader,

Yol gösterenimiz İskender,

Mızrabı öksüz Abuzer,

Yanık ağıtların bestekarı Aziz,

Ve binlercesi.

Kefensiz kucak kucağa emanet edildiler toprağa.

Harabedir kalbim, viran.

Meğer yalın ateşin kıvılcımlarıymış gül sandığımız,

En sevdiklerimiz ceset torbalarında

Düşlerimizi yeni yeni kapladı kırağı,

Hayallerimiz kaldı enkaz altında.

Öldü Adıyaman;

Kimisi mezarda, kimi enkazda

Gerisi aval aval gezinmekte ağlayamadan

Şiir yazmaya kelime bulunmaz,

Türküleri dersen; yastadır.

Adıyaman’ın yarısı ölmüş,

Diğerleri onların yası ile hastadır…

Fahrettin Çelik

Adıyaman / 13.02.2023