“Bazı İzlanda öykülerine göre psişedeki bu büyülü ve yıkıcı kuvvet kimi zaman Brak’tır (buz adam). Mükemmel bir cinayetin işlendiği eski bir öykü vardır. Buz adam Brak duygularına karşılık vermeyen bir kadını saçaklardan sarkan ve hançer şeklindeki bir buz parçasıyla öldürür. Adam gibi buz da ertesi günün güneşinde eriyerek kaybolur ve katili suçlayacak hiçbir silah kalmaz. Katilden de geriye bir şey kalmaz.

Bu psişik tuzak sadece kendinize olan değil, bilinçdışında yapmakta olduğunuz en özenli ve incelikli çalışmaya olan sadakatinizi de gevşetmeyi amaçlar.”

Bu alıntıyı malum kendi kendimi nasıl sabote ettiğimin göstergesi olarak yaptım. Size acımasızlık gibi gelebilir ama bence olay bu kadar ciddi. Öldürücü derecede soğuk bir tespit.

Elimdeki kitaplardan birinde duygularını uçlarda yaşayan böyle insanları ‘çok hissedenler’ diye sınıflandırmış. Hadi oradan devam edelim.

Nasıl çok – hisseden biri oldum?

Üç bölümde toplanmış kitapta:

1-Mizacı

2-Limbik sistemi

3-Öğrenme geçmişi

Tabii yaşantısal olarak bir örnek üzerinden gidilmiş yine kitapta. Kitabın adı ‘Duygusal Savrulmalardan Kurtulmak’.Yazarı Patrıcıa E. Zurıta Ona

Kendi üzerimden bu üç maddeyi özetleyecek olursam şöyle ifade edebilirim:

1-Mizacım: Çok keskin.

2-Limbik sistemim: Tepkisel davranmaya eğilimli.

3-Öğrenme geçmişim: Bir kız çocuğu olarak kalabalık bir sülalede beni kimsenin dinlemediğini düşünüyordum. O yüzden ancak bağırarak, yoğun öfke ve diğer duygularımı kullanarak ihtiyacım olanlara ulaşabilmeyi öğrendim.

İşte kitapta bu bölümü şöyle bağlıyor:

“Mizacınız, limbik sisteminiz ve öğrenme geçmişiniz bir araya gelerek sizin bir çok- hisseden olarak kişisel imzanızı ortaya çıkarır.”

Ne imzammış ama...

Her soyadım değiştiğinde (iki kere evlenip boşandığım için) imzamın da değişmesi gerekiyormuş gibi hemen yeni imza oluştururdum kendime. Ne delilik bugün dışarıdan baktığımda. Olsun. Yaşanması gerekiyordu yaşandı bitti. Şükürler olsun yalnızca bugün için meseleye bu kadar basit bakabiliyorum.

Ne de olsa üzerinde çalışıyorum. Profesyonel yardımların yanı sıra çeşitli eğitimlere de katılıp kendimi tanıma yolculuğuma devam ediyorum. Bakarsın bir gün ben de bende olanı kadarıyla başkalarına el uzatabilirim. Öğrendiklerimden yola çıkarak oluşturduğum parmak izim kadar özel bilgilerin sentezini başkalarına sunabilirim. Kim bilir!

Yeter ki baştaki alıntıda da altı çizildiği gibi; ‘en özenli ve incelikli çalışmaya olan sadakatimi gevşetmemeyi’amaçlayayım. Nedir onlardan biri? Düzenli yazmak. Katı bir disiplinle kendi üzerimde baskı kurmama gerek yokmuş. Bunu geçen gün okuduğum bir cümlede algıladım. Sözün kastettiği o mudur bilemem ama ben içimde zaten var olan denge ve istikrarı kolaylıkla ve sevgiyle ortaya çıkarmaya niyet ettim. Hayırlısı.

Günün sözü:

“Sistemler, kendi kendine organizedirler, denge ve istikrarı doğallıkla bulurlar.”

Teşekkürler.