‘Satmak’ sözcüğünün mecaz anlamlarını bay (cinsiyetçi dilimden dolayı özür dilerim ama içimden öyle geldi) Google’a sorduğumda, çıkanları sizinle paylaşıyorum:

1. Kendinde olmayan bir şeyi var gibi göstermek, taslamak.

2. Bir kimsenin, kendini veya başkasını olduğundan daha önemli, yetkili ve değerli göstermesi.

3. Bir çıkar karşılığında bir şeyi gözden çıkarmak, feda etmek.

Yani anlayacağınız hepimiz satıcıyız. Onun için ‘diğer satıcıya’ diye başlık attım. Yok, aslında birbirimizden farkımız. Ha siz ben farklıyım, bunların hiçbiri ben de yok diyorsunuz, okumayın o zaman. Zamanınız boşa gitmesin.

Ben, bende olanları hafif bir çıtlatayım, siz de belki kendinizkilerle temas edersiniz. Ne dersiniz? Bayılıyorum böyle, kibarlık olsun diye havada kalan sorulara. Göstermelik gelir bana. Fakat bende olmasa da yalnızca bugün için, bunu sağlıklı iletişim adına kullanan içselleştirmiş insanların olduğuna inanıyorum. Onlar söylediler diye kuşkudayım ama en azından açık fikirli davranmaya çalışıyorum. Çünkü ne kadar tutucu olduğumu, değişikliklerden zorlandığımı farkındayım. İşte bu benim açımdan birinci maddedeki ‘taslamak’ sözcüğüne örnek verilebilir. Yani ben ‘modern’ (o da ne demekse) görünmek adına bu tutucu yanımı yok sayabiliyorum çoğu zaman.

Ta ki artık işime yaramayan inançlarımı, alışkanlıklarımı bırakmaya çalışırken o kadar canım yanınca fark ediyorum bu tuttuğunu bırakmayan yanımı. Bunu da erdemli olmak, tutarlı ve kararlı olmak gibi kavramların arkasına gizleyerek yaldızlı bir kılıf uyduruyorum. Hâlbuki zaaftan başka bir şey değil. En basitinden bu beden, bu içinde olduğumuz yaşam bile geçici. Bırakıp bırakıp gidiyoruz işte.

İkinci madde ise yine kibrimin beslediği ‘biriciklik’ üzerinden baş gösteriyor genelde. Bazen ‘sen neymişsin abi’ dedirtiyor Mazhar-Fuat-Özkan üçlüsü gibi. Gerçekten o biriciklik üzerinden elimde başka olanaklar bulunsa resmen kafayı yedirtirdi bu kendini önemli, yetkili ve değerli görme meselesi. Allahtan bir de başkalarına yüklediğim için bu anlamları, iki uçta gidip gelirken inşallah bir gün dengeyi bulabileceğim umuduna sahibim. Şükürler olsun!

Üçüncüsü ömrümü yemiş zaten. Başkalarının onay ve sevgisi peşinde koşarken ıskalamışım kendim olmayı. Feda etmişim kendimi başkalarına. Onarabildiğim kadar onaracağım hazmederek ve olumlu eylemler yaparak. En önemlisi de bakış açımı değiştirerek. Bir arkadaşımın ‘’… ‘kullanılmadan iade’ yazdıracağım mezar taşıma’’ dediği gibi kendin olmayı feda etmişiz dışlanmamak, acı çekmemek adına. Tabii o arkadaşım farklı nedenlerle kendi özelinde söylemiş olabilir o sözü ama ben insanlık için geçerli gibiymiş düşünüyorum. Toplumsallaştırmak adı altında kendimizi güvende hissetmek adına aslında izin vermedik yaşama. Onun için bu kadar ölümden korkuyoruz diyorum. Ya da kendi adıma konuşayım; hakkını veremediğimi düşündüğüm için yaşamın, ölümden bu kadar korkuyorum.

Balonları patlatmak olarak söylemişti bir arkadaşım da gerçekle bağlantısını kurma şeklini. Çocukken çok üzülürdüm balonlarım patladığında. Bugün ise canımı yaksa da gerçeği seçiyorum.  Ne düşündüğüm kadar iyiyim ne de o kadar kötü. Fakat oranı görebilmek için kendi üzerimde çalışmaya devam ediyorum. Kolaylıkla ve sevgiyle yolum aydınlansın. İsteyenlerle de bu aydınlık paylaşılsın.