Biraz önce İrene’yi dolaştırırken baktım ki tahammül sınırım çok düşük, kuzumu tartaklamaya başlayınca durdum. Hemen bağırarak kendi kendime şunu söyledim; ”Biliyorum yalnız kalmaya ihtiyacın var, çok yorgunsun. Seninle ilgileneceğim söz. Şimdilik bana izin ver şu dolaştırma işini bitireyim lütfen!”

Evet yorgun olan Özlen de benim bir parçam, köpeğiyle zaman geçirmek isteyen Özlen de. Her ikisi de benim yığınla parçalarımdan ikisi. Ne bir eksik ne bir fazla. Çünkü bu hafta NLP eğitiminde bir kez daha deneyimledim ki uyumlu ya da uyumsuz her bir parçamın bana hizmet eden ‘pozitif bir niyeti’ var.

NLP eğitimiyle geçen tempolu, bol farkındalıklı, eğlenceli bir hafta sonuydu. Ceptekilerin hepsini bir çırpıda anlatmak mümkün değil. Bir ömür boyu topladık malzemeleri şimdi ayrıştırıp neyi nerede kullanacağını bilmek zaman istiyor. Fakat zaman istiyor diye de ertelemek kaçışa dönüşüyor bazen. O zaman ne demeli? Herkesin kendi zamanında ve hızında gerçekleşiyor her şey demek en güzeli. Benzersiz yani. Öyleyse kıyaslama yapıp altta ya da üstte hissetmek niye kendini!

Geçenlerde bir dergide okudum:

“Üç günlük kamplarda insanlara sen boşan dendi, insanlar boşandı. Daha neler neler...”

Çağrıştırdıkları oldu tabii. Özellikle boşanma sözcüğü çok tetikledi beni. Bahsederim, iki kere evlenip boşanmış olmak beni etkiler. Paylaşmaya çekinirim. İnsanların aklından ‘ulen birincisi kötüydü ikincisi de mi’ geçecek diye korkarım. Bakın söylemelerini demiyorum düşüneceklerini diyorum. İnsanların düşüncelerini bile kontrol etme çabasındayım.

Her neyse, ben konuyu biraz kişiselleştirmekten çıkayım ve bir ‘arkadaş’ üzerinden örneklemeyi seçeyim. Hani olur ya, hemen hemen hepimizin böyle arkadaşları sohbette konu olur bazen. Özellikle toplumca tu kaka denilen şeyleri yaşayan ve dillendiremeyen o meşhur arkadaşlardan bahsediyorum.

Benim de böyle bir kadın arkadaşım vardı. Kadın kocasından boşanma sürecinde isimleri bende gizli ünlü bir üniversitenin, ünlü bir kadın profesöründen yardım alıyor ve profesör direk ya boşanacaksın ya böyle bir hayatı yaşamaya devam edeceksin diyor. Yine aynı kadın arkadaşımın bu evlilikten bir oğlu var ve onunla ilgili yine bu sefer ülkede çok ünlü bir erkek profesörden yardım almaya gidiyorlar. O da sen babayı değiştir, oğlunda bir sorun yok baba kötü örnek oluyor diyor. Bunun öncesinde de aynı kadın arkadaşım, oğlunu doğururken oğlu ve kendisi ölümden dönüyorlar. Yine ünlü hastanenin ünlü çocuk doktoru diyor ki; deşmeyin biz doktorlar da insanız.

Malum, bu kadın arkadaşımda yaşı ve yaşanmışlıklarıyla ilgili malzeme çok. Yani üç günlük kamp mı olur beş yıldızlı otorite unvanına sahip mi olur bilinmez. Bilinen şey toplum içinde sosyalleşmeyi ve bu dünyada bedenlenmeyi seçmiş varlıklar olarak birbirimizin hayatına dokunuyor oluşumuz. Söylemesi güç ama travma olarak gördüğümüz her şeyin de ruhsal planda bir anlamı ve yeri varmış. Henüz oralardan bakamadığım için –mış diyorum. Araştırıyorum. Yalnızca bugün için öyle bir bakış açısına istekliyim.

Çünkü öyle bir bakış açısında huzur olduğuna inanıyorum. İşte NLP eğitiminde ilk gün sorulan şu sorunun yanıtı benim için bu olabilir. Soru şu;

“Seni kötü bir günden koruyacak şey nedir?”

Cevap veriyorum:

Kısaca yukarıda bahsettiğim bakış açısına sahip olarak geliştirebileceğim huzur.

İkinci günün sorusu da şu;

“Size sorulmasından en çok korktuğunuz sorular nelerdir?”

İşte o namı diğer ‘kadın arkadaşımın’ağzından anlaşılmıştır sanırım:

“Evli misiniz? Çoluk çocuk var mı?

Demem odur ki:

“Üç günlük kamplardaki ‘şarlatan’ diye etiketlerimize de diplomalarına bakıp ‘otorite’ diye etiketlediklerimize de ihtiyacımız var ruhsal yolculuğumuzda. Öyle ya da böyle dokunuyoruz yaşamlarımızda birbirimize. Kendimizin neye ihtiyacı olduğundan emin olamazken bir başkasının ihtiyaçlarını yargılamak ne haddimize. Ben de dâhil yapıyoruz ne yazık ki...

Daha fazlası aydınlanır olsun, kolaylıkla, sevgiyle ve neşeyle. Teşekkürler.