İnsanlar ne ister bir birinden. Allah`ın arzı herkese yetecek kadar geniş değil mi ki.

           

             İnsanları önce bölük bölük ayırıyorlar ve her seferinde birilerine zulüm, işkence edip ellerindeki ekmeğini almaya çalışıyorlar.

 

            Birilerine zulmedilirken, sıradaki seyreder ve kuzu gibi sırasının gelmesini bekler. Aslında zulmedenler azınlıktırdırlar ama akıllarını kullanabilmektedirler.

 

            Şam`da, Halep`te baskı, işgal, şiddet, işkence yapılırken birilerinin sesi çıkmaz, ta ki Kobani`de aynı şeyler yapılana kadar.

 

            Halepçe`de katliam yapılırken de ötekilerin ağzına bir parmak bal çalınır ve film seyreder gibi seyrederler bu katliamı ama bilmezler ki yarın sıra onlara da gelecektir.

 

            Bu coğrafya kan ve gözyaşı ile sulanmış topraklardır. İnsanlarının yüzünün gülmemesi bu yüzdendir. Bu insanlar yarınlarını kestiremezler.

 

            Dünyanın Jandarmaları yarın başlarına ne getirecek bilemezler ve istikbale dair bir yol haritaları olamaz.

 

            Bir yere demokrasi getirme bahanesiyle girer oraya yerleşirler, bir yerlerde de demokratik yollarla gelen cumhurbaşkanını darbeyle koltuğundan eder, idama mahkum ederler, yine uyanmayız.

 

            Suriye`de Kürtler biraz başını kaldıracak olurlar, başlarına öyle bir baş belası musallat ederler ki, felekleri şaşar.

 

            Arap olan Filistinliler kendi topraklarında açık cezaevindeymiş gibi yaşarlar, çocukların sapanlarına karşı deneyimli, cesaret ilacı almış askerlerin topları, tüfekleri ile karşılaşırlar. 

 

            İşte bu gün sıra, Doğu Türkistan`da yaşayan Uygur Türklerindedir.

 

            Bütün dünyanın gözü önünde Avrupa, İsrail ve ABD`ye özenen Çin`de katliam yapmaktadır. Öyle ya, büyük balığın küçük balığı yuttuğu bir düzen kurmuşlardır emperyalist güçler.

 

            Daha önce Ramazan ayı nedeniyle Uygur Türklerine yönelik oruç yasağı getiren Kızıl Çin, 18 Doğu Türkistan vatandaşını zulmederek katletti. Köşe bucak işkenceleri devam ediyor. Bizler sosyal paylaşım sitelerinde gözlerimiz yaşlı izliyoruz.

 

            Birleşmiş Milletler kulaklarını tıkamış, kafasını kuma gömüştür. İslam Konferansı Örgütü formalite bir kuruluş görünüm arz ediyor. Müslüman ülkeler olayı görmezden geliyor. Türk Cumhuriyetleri gür bir sesle karşı çıkamıyorlar. Diğer uluslar arası kuruluşlar hakeza…

 

            Bu insanların ibadet hakkı, seyahat, çalışma, sağlık, eğitim, seçim, evlenme gibi hakları yok. En önemlisi kendi topraklarında yaşama hakları yok. Bu vurdumduymazlıkla dünyanın sonunu hazırlıyoruz aslında, yani insani duygularımızı kaybediyoruz.

 

            Zulmün, şiddetin, işgalin, çifte standardın rengi, dili, dini, ırkı olmaz. Kendimize yapılınca karşı çıkmak, başkalarına yapılınca sessiz olmak insani bir tutum değil.

 

            Zulmü kim yaparsa yapsın, şiddetle, nefretle kınıyorum. Mazlum halkların kurtuluşu, ezilen milletlerin selameti ve işkence altındaki kardeşlerimizin felahı için dua ediyorum.

 

            Özellikle coğrafyamızda ve dünyanın dört bir yanında, güçsüz halklar üzerinde sinsi planlar kuran, dinleri, dilleri, ırkları veya başka bir sebeple mazlumları sömüren ve zulmeden kirli ellerin kırılmasını diliyorum.

 

            Ramazan ayının huzur ve barışa vesile olması temennisiyle…

 

 

Fahrettin ÇELİK

[email protected]