Başlığıma bir “Nedir?” soru sözcüğünü eklememek için zor tuttum kendimi. Neden mi? Canım size hava atmak istedi de ondan. Eğer “İlham vermek ile hava atmak arasındaki fark nedir?” gibi bir soru cümlesiyle başlığımı atsaydım siz bunun yanıtını bilmediğimi düşünebilirdiniz. Hâlbuki soru sözcüğü olmadan yazdığım için muhtemelen siz bunun yanıtını bildiğimi düşünüp merakla yazıyı okuyabilirsiniz. Değil mi!?

Dilin ince bir iş olmadığına inananlara gelsin bu sitemim de. Ayrıca hemen belirteyim ilham vermekle hava atmak arasındaki farkı henüz bilmiyorum. Sadece bir şeyler seziyorum ve daha fazlasının aydınlanması için de yazıyorum. Bakalım söz nereye evrilecek?

Her zamanki gibi bana tanıdık gelen alıntılardan yola çıkacağım. İnsan olmak ve iyilik yapmakla ilgili bir dergide okuduğum yazıda, koca koca puntolarla şöyle dikkat çekilmiş:

“Her iyilik havuza atılan bir taş gibi etrafında çemberler oluşturarak genişliyor.”

Bu söylem çok uzun yıllar önce yol yürüdüğüm bir arkadaşım tarafından bana söylenmişti. Çok sık duyduğumuz şeyler bazen öyle bir an gelir ki bizde bir sıçrama noktası oluşturur ve farkındalığa dönüşür. Nereye başımızı çevirsek onu görürüz ve o artık bizim için bir klişe olmaktan çıkmıştır.

Şöyle ki;

“ O arkadaşım bana şefkatli olduğumu söylemişti. Ben de öyle bir duygu hissetmediğimi söylemiştim. O da torunum dediğim köpeğimiz Argos’a duyduğum duygunun ne olduğunu sormuştu. Ben de kabul etmiştim ama sadece ona duyuyor olmam yeterli değil demiştim. O da göle taş attık mı nasıl halkalar oluşur senin de gün geçtikçe böyle gelişecek o duygun demişti. Öyle de oldu; köpeklere, kedilere derken benim sahiplendiklerim dışında tüm hayvanlara halka halka büyüyen şefkat duygusunda beden buldu bu sözler.”

Şefkat, merhamet, iyilik derken yine geldik o malum noktaya; tek ve mutlak yanıt olmayışına. Fakat ben; bende olanı, bende olanı kadarıyla da paylaşmak zorundayım. Yalnızca bugün için böyle düşünüyorum. O yüzden birilerine dokunursa yazdıklarım affola. Çok incinmiş hissediyorum kendimi. O yüzden başkalarını incitir miyim kaygısı taşımadan kendimi ifade etmek istiyorum.

İncindiğim olaya değinmeyeceğim. Sadece şunu belirteyim yakın bir ilişkide kırılganlık yaşadım ve canım yanıyor. Alay edilerek küçük düşürüldüğümü, incindiğimi söylediğim halde umursanmadığımı ve şiddete uğradığım halde alttan almak zorunda kaldığımı düşünerek kendi kendimi tabiri caizse didikliyorum. Tabii elimde çocukluğuma ait veriler var. Fakat bunlar bana teselli olmuyor şimdilik. Bir önceki alıntıyı yaptığım dergideki yazı bir kitap tanıtımı. İşte o kitapla ilgili son bölümde yazılanlar benim düşüncelerime ve hislerime tercüman oldu. Alıntıya geçmeden önce kitabı ve yazarını belirteyim; “Çoğu İnsan İyidir”, Rutger Bregman

“Gerçekçi olun’’

Benim en önemli yaşam kuralım. Bu kitapla amaçladığım tek bir şey varsa o da “gerçeklik“ sözcüğünün anlamını değiştirmeye çalışmaktır. Dilimizde gerçekçi sözcüğü genellikle alaycılıkla eşanlamda kullanılıyor, insanlıkla ilgili kötümser duygulara sahip olan alaycılar gerçekçi görülüyor.

Oysa alaycı kişi dünyayı tanımaz. Gerçekte insanların iyilikten yana oldukları A gezegeninde yaşıyoruz. Dolayısıyla gerçekçi olun. Kabuklarınızdan çıkın. Doğanıza dönün ve güvenmeye başlayın. Cömertliğinizden utanmayın, iyiliği gün ışığına çıkarın. Başlangıçta aptal ya da naif olduğunuzu düşünebilirler. Ancak unutmayın, bugünün naifliği yarının sağduyusu olabilir.

Yeni bir gerçekliğin zamanı geldi. İnsanlığa yeni bir bakış açısıyla bakma zamanı geldi.”

NOKTA...