Ben hep kişilik testlerini çözerim kendimi bildim bileli. Meraklıyım kim olduğumu araştırmaya ezelden beri. Buna rağmen hoşuma gitti dinlemek bir başkasından beni. Aslında çocuk yaşta meraklıymışım araştırmaya varlığımı, bedenimi. Fakat bakmışım ki bunu dışarıda deneyimlemek oldukça riskli; kitaplara, dergilere, gazetelere, ne varsa basılı medyaya ait dokümanları kullanmışım büyüdükçe.

İyi de yapmışım. Fakat kolaylaştırıcı ve paylaşımcı olması için kullanılacak alanlara kapatmışım kendimi. Sıkıştırmışım küçücük bir alana. Hâlbuki yaşam öylesine zengin ki...

İşte bu zenginliklerden biri olan masalımsı bir oyuna davet edildim atölye çalışmasında. Evet, bu yaşıma kadar beni korumuş gözetmiş bu izlediğim yol ve yöntemler. Artık yaşını başını almış Özlen’in karşısına oturttum o yaşlı bilge kadını. Ona yeni bir unvan da verdim; Süpervizyonist. Eski haline “Bunca yıl beni desteklemek için bu kadar yoğun çalıştığın için çok teşekkür ederim ama bu işin artık bu şekilde yapılmasına ihtiyacım yok. Artık geriye çekilebilirsin.” dedim. Benimle olmaya istekli, hevesli aynı zamanda yeni unvanı Süpervizyonist’e sevinen ve bu unvanı benimsemiş bilge kadını aldım kalbime yerleştirdim. İçimde büyültüp o minyatür halini, bedenime iyice yedirdim, aynı boyuta ve yaşa getirdim. Çünkü ertelemek istemiyorum yeni yol ve yöntemleri. Yoldan çıkmaksa bu, cezalandırılmak olarak değil deneyim olarak koymaktır bunları içimdeki çekmecelerin her birine.

Bu bakış açısı yalnızca bugün için biraz iddialı gelse de bana, elimde tuttuğum bilgi ışık tutacaktır yoluma. Başlığımı da koyarken anımsadığım ve minnetimi dile getirmek istediğim kişi Seval Elmas’ tır.  ACMOS’ dan tutun da Astroloji bilimine varıncaya kadar adanmışlığı ile ve benim yolculuğumda destekleri için minnetimi dile getirmek istedim kendisine. Teşekkürler. İyi ki varsınız.

Gelelim onun bana açtığı yollardan birine; “Ruhsal Astroloji” adlı bir kitap önerdi bana. Başka kitaplara öncelik tanıdığım için şimdilik onu almadım. Kitapçıya gittiğimde bana ait kısımlarını okumaya ve notlar almaya çalıştım. Bunlardan biri ‘Kuzey düğümü Başak’ın olumlama cümleleriydi:

“Bu durumu düzene sokabilecek tek kişi benim, öyleyse ben bunu yapabilirim de.”

“Bu bir mağdur olma enkarnasyonu değildir.”

“Geri çekildiğim zaman kaybederim; olumlu sonuçlar yaratmaya katıldığım zaman kazanırım.”

“Odaklanıp bir plan yaptığımda tüm evren başarıya giden yolu açar.”

Bunu bir paragraf olarak düşünün lütfen. Ben öyle yaptım. Adım adım izlenmesi açısından böyle yazdım. Daha yenice aynen böyle uyguladım. Sorumluluğu bana ait bir mekân üzerinden gittim. Konu dağılmasın diye ayrıntılara girmiyorum. Ayrıca sorun o mekânda ve kişide de değil, bunu biliyorum kabullenmesi zor olsa da.

Yıllardır yük olarak taşıdığım ve dolaylı yollarla kaçak dövüştüğüm bir mekâna ait bir sorun bu. Kişilerin adı değişiyor ama mekândaki sorunlar bir türlü çözümlenmiyor. Bir anlık da olsa savaşmayı bırakıp çözüm odaklı barışı seçtim kendi içimde. İlk cümleye odaklanarak; yani ‘ bu durumu düzene sokacak tek kişi benim, öyleyse ben bunu yapabilirim de’ dedim ve eyleme geçtim. Mağduriyetimi gidermeye niyet ettim. Yani ikinci cümle iş başındaydı. Şu anki muhatap olduğum kişi de çözüldü, bazı itiraflarda bulundu. Yine sakinliğimi korudum. Çözüme odaklandım kızgın olsam da. Çünkü geri çekilmek yok, olumlu sonuçlar yaratmaya katılırsam kazanırım dedim, yani üçüncü cümle iş başındaydı. Olaya ve duruma tanıklık edenlerden de öneriler alıp bir plan yaptım ve eyleme geçtim. Şimdi evrenin yanıtlarını bekliyorum. Yani dördüncü cümle. Hayırlısı olsun.

Sonuç ne olur, bunu başarı ya da başarısızlık olarak mı addederim, bilemem. Tek bildiğim tüm iyi niyetimle yıllardır orada kangren olmuş durumu kesmeden ama gerekirse kesebileceğimin alternatifini de yanıma alarak temizlemektir. Bunun beni büyülteceğini, tıkanıklıklarımı çözeceğine dair inancım tam ve bütün. Olay, durum nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın bu inançtan yemek zorunda değilim. Yüksek Gücüm benimle. O işte böyle kişilerle, olay ve durumlarla ya da şeylerle çalışıyor. Bunun bilincinde olarak yola devam diyorum ve o meşhur bildik hikâyeyi de paylaşıp bu konuyu muhatabına bırakıyorum. Tabii kucakta taşındığımı bir kez daha kendime hatırlatarak. Teşekkürler.

Ayak İzleri

Bir hayat boyu yürüyüp sonsuzluk okyanusunun kıyısına gelmişti. Boşluğa doğru baktı, zamanın hafif nefesini yüzünde hissetti. Ve sessizliğin dalgalarını dinlemek için bir kayanın üzerine oturdu. İşte o sırada onları gördü: Ayak izlerini.

Elbette kumda ona doğru gelenler kendi ayak izleriydi ama onların yanında bir çift ayak izi daha vardı. Etrafta kimse yoktu, yalnız yürümüştü, çoğu kişi bu noktaya hiç ulaşamamıştı bile.

Gözleriyle ayak izlerini görebileceği en uzak noktaya kadar takip etti. Öyle anlaşılıyordu ki diğer ayak izleri hep onunla beraberdi. Sanki hiç yalnız yürümemişti.

Hayatının bütün anlarını gözden geçirerek geri yürüdü. Ve bu gizemli ayak izlerine çoğu yerde rastladı. Hayatının her noktasında yanında, ona eşlik eden, tanıklık eden biri vardı.

Bunu anlayınca içini derin bir sevgi kapladı. Bir melek tarafından korunup kollandığını sık sık hissetmişti; sanki sevgi dolu bir varlık onu takip ediyor gibi gelirdi hep. Şimdi bunun doğru olduğunun kanıtını bulmuştu. Bazen ne kadar yalnız hissetmiş olursa olsun şimdi asla yalnız olmadığını anlıyordu. Bütün o zaman boyunca orada birisi vardı.

Sonra biraz daha yakından baktı ve durumun her zaman böyle olmadığını gördü.

Hayatını yeniden gözden geçirirken ayak izlerinin gizemli bir şekilde kaybolduğu bazı zamanlar olduğunu gördü; oralarda sadece bir çift ayak izi vardı.

Sonra başka bir şey fark etti.

İkinci ayak izlerinin kaybolduğu anlar hep hayatının zor zamanlarıydı. Halının ayağının altından çekildiğini hatta ayaklarının altındaki yerin yarıldığını hissettiği zamanlardı. İkinci ayak izleri bu kara günlerde düzenli olarak kayboluyordu. Bunu görünce kalbi kırıldı ve öfkelendi:

“Neden? Neden ihtiyacım olduğu zamanlarda hep böyle terk edildim?”Öfke ve üzüntüyle kalbinin sesi şakaklarında yankılanırken sordu, “ Bir açıklama istiyorum. Neden her adımda destekleniyor ve izleniyorken, bana eşlik ediliyorken en çok ihtiyacım olduğunda terk ediliyorum?”

Ve sonra kalbinin derinliklerinden cevabı duydu. Ses şöyle dedi: ”Her zaman seninleydim, yoldaki her adımda. Bu yüzden hayat yolunda iki çift ayak izi görüyorsun. Ama üzgün olduğunda, hayat sana artık yürüyemeyeceğin kadar ağır geldiğinde seni taşıdım. O zamanlarda gördüğün ayak izleri senin değil benim.”