Tıpkı yavrusunu seven anne gibi seviyorum yüreğimi. Gerçekten ona şu an, sevgi potansiyelimin doruğunda sesleniyorum; “ Kurban olayım yüreğim sana, sen çok tatlısın. Bir yüreğe yakışır şekilde yüreklisin, adınla çok yaşa. Cesaretin karşısında şapka çıkarıyorum.”

Bunca iltifat niye mi? Çünkü atalarımızın da bildiği ve değindiği gibi “ Marifet iltifata tabidir.”

Ne ilgisi var demeyin ve Üstün Dökmen’ in “ Küçük Şeyler” adlı yapıtında 14. Bölümü okuyun. Sağ olsun ne güzel ve de ne kadar geniş kapsamlı aktarmış sözün içeriğini. Her okuyuşumda ayrı bir zevk duyarım.

Okuyacağınızı düşünerek hiç alıntı yapmıyorum. Hemen benim, yüreğime neden iltifat ettiğime dönüyorum. Çünkü o, gerçekten geçtiğimiz hafta sonu beni yarı yolda bırakmadı ve çok nefis deneyimler yaşamama yardımcı oldu. Hep öyle olması adına, aklımca iltifat ederek hem onu teşvik ediyorum hem de minnetimi konuşturmuş oluyorum. Beni duyar mı? İşe yarar mı? Onu da zamana bırakıyorum.

Aklımdan uzaklaşıp duygularıma yönelirsem, büyük bir coşkuya temas ediyorum. Alıp başını gidesi geliyor ruhumun. Dar geliyor bu beden ona. Öylesine yoğun anlayacağınız.

Çok spesifik olduğu için ayrıntılara girmeyeceğim. Sadece tüm ekonomik yetersizlik ve insan korkularıma rağmen eyleme geçtim. Gerekli ayak işlerini yaptım ve mucizeler darı patlağı gibi tencereden taştı, etrafa saçıldı puf puf.

Mucizelerden birine şöyle bir değinip geçeyim, gerisini siz düşleyin. İstanbul’ a gittim geçtiğimiz hafta sonu. Bir sürü kaygıyı da beraberimde götürdüm. Hepsi de mucizevi bir şekilde çözümlendi. Hele ki, kalacak yer konusunda her türlü kaygım öylesine çözümlendi ki; ben ertesi sabah minnetimden ağlayarak çıktım yataktan. Tarabya sırtlarında, düşlerimi süsleyen bir evde, boydan boya cam duvardan boğaz ayağımın altında, ışıl ışıl İstanbul eşliğinde ve şefkat dolu ev sahibinin öpücükleriyle uykuya daldım. Sabah ise akşamki görüntüye bir de yemyeşil bir bahçe ve kuş sesleri eşlik ediyordu. Üstelik bu hizmet için beş kuruş bile para ödemek zorunda değildim.

Çok spesifik olduğu için değinmediğim o bir sürü şeye rağmen yüreğimle yola çıkmasaydım, bırakın o güzellikleri yaşamayı, pişmanlıklar ve kendine acımayla yoğrulacaktım günlerce. Ben nasıl şimdi bu yüreğe haksızlık ederim? Kendi yüreğim olduğu için söylemiyorum, gerçekten onu cesaretinden dolayı kutluyorum ve yerine koyuyorum. Teşekkürler!