Ne de güzel yazılmış, özel bir eğitim kurumunun girişine “ sobee!”Turuncu renklerin hâkim olduğu, alnını duvara dayamış kız çocuğu ile de resmedilmiş saklambaç oyunu. Harika!

Hem çok sevdiğim renk hem de çocukluğumun favori oyunu. Daha ne olsun!

Yumuşak yumuşak bir güne başlamak için güzel görüntü. Ancak bunlara odaklanarak sıradanlıktan kurtarabiliyorum günü. Bana göre yaşam da bu zaten: sürprizlere açık olmak. Sen mi yaşamı sobelersin ya da o mu seni sobeler? Hiç fark etmez, oyun olarak baktığım sürece. Bazen ilk öğretmenlik yıllarından çıkıp gelir adlarını bile unuttuğun öğrencilerin:“ Sobee! “ der. Bazen de sen girersin hayatlarına yeni atölye grubu üyelerinin, sobelersin.

“Elma dersem çık, armut dersem çıkma! “ Niçin söylenirdi? Ya da “Saklambaç oynayan kaleye mum diksin!” Oyunda belki ama yaşamda mümkün mü, o açılan avuca sokmamak işaret parmağını?

Hele  “ Çanak çömlek patladı! “ diye bas bas bağırmak. Yok, öyle bir heyecan. Tabii, ebe sen değilsen. Ebe yanlış birini sobelerse, “ çanak çömlek patlar” dı. Böylece oyun bozulur, aynı ebeyle yeniden başlanırdı.

Ben de:

“ Can, gördüm. Toprağın altındasın. “ dediğimde keşke yanılsam. Ben hep ebe kalsam.