Ne yazık ki birileri üzerinden giderek tanıyorum ancak kendimi. Fakat onların adlarını verirsem konu kişiselleşecek diye korkuyorum. Hâlbuki onlarla değil benim zorum. Adları verilmeyince de acaba laf mı sokuyorum, bir şeyler karalıyorsun diye kalemşor mu oldun diyorum.

Böyle sürüp gidiyor bu yolculuk. Bu benim, diye bağırıyor içim dışım. Bazen nasıl da çaresiz.

Bana rağmen kendimi, yapabildiğim kadar savunmasız açtığım bir yol arkadaşım var. Bu arkadaşım uzunca bir süre önce bana, yakınmalarım sonunda dedi ki;

“Biraz da kendi elimizden tutup kaldırsak kendimizi…”

Kastettiği şey çok farklı olabilir. Fakat benim algıladığım şu oldu;

“Bana yük oluyorsun. Biraz da duygularınla baş etmeyi öğrensen…”

Savunmaya geçtim hemen. İşte şunları şunları yaptım bak!

Bu sefer de o dedi ki;

“Evet, işte bunları sık sık hatırlatacağız birbirimize.”

Eşitlendi o zaman gözümde ilişkimiz. Fakat o günden beri, gücümü geri aldığımdan mı yoksa kırıldığımdan mı yakınmalarım için aramadım onu.

Belki de hep onun dediğini yapmalıyım. Peki ama o zaman ben, ben olamam ki!..