“Bu caddeye ne kadar fotoğrafçı toplanmış, şimdiye kadar kaç tanesinin önünde resimleri seyre daldım. Bütün bu mesut insanlar buralara da saadetlerini tespit ettirmek için koşuşmuş olacaklar. Bu resimlerde yaşayacaklarından daha uzun zaman tebessümleri devam edecek. Şu gelin, demin gördüğüm kocalı kadın değil mi? Şu pembe yüzlü, çift örgülü saçlı küçük çocuk, daha demin sıçrayarak yanımdan geçen genç kız değil mi? Belli, belli! Bu fotoğrafhanelerde hiç ölülerin resmi yok. Zaten en yakın mezarlık buraya kilometrelerce uzakta. Bu caddede ancak mesut dolaşılabilir. Yalnız bu caddede bulunmak insanı mesut etmeye kâfidir. Yaşadığımı, ben de saadetimi düşünmeliyim. Şu kadar dükkânın içinde elbette beni de mesut, hiç olmazsa memnun edebilecek şeyler satanlar da yok değil ya! Şuracıkta kunduralarımı boyatabilirim. Şu kravatı pekâlâ satın alabilirim. Yeni gelmiş şu şiir kitabı bana pekâlâ zevkli saatler geçirtebilir. Ben de pekâlâ mesut insanların fotoğraflarını çıkarttıkları fotoğrafhanelerden birine girebilir, ben de mesudum, benim de resmimi çekebilirsiniz, diyebilirim. Fotoğrafçı da itiraz edemez, sizin kimseniz yok, fotoğrafı ne yapacaksınız, diyemez. Sorarsa, elbette günün birinde benim de bir sevgilim olabilir. Sizin çekeceğiniz bu en güzel fotoğraf, onun çantasının gizli bir köşesinde, güzel kokular içinde yatabilir, derim.”

Ziya Osman Saba’ nın “Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi” adlı eserinden alıntıladığım bu parça size de çok tanıdık geldi mi yaşdaşlarım! Ne kadar bizden değil mi bahsettiği ayrıntılar. Tabii benzerliklerin yanında farklılıklar da olacaktır. Aynı yaşa sahip olmak, aynı deneyimlere sahip olmayı getirmiyor. İyi ki getirmiyor da! Çünkü zaman zaman bu çok seslilik anlaşmazlıkları körüklese de yine de benim için zenginlik. Bu inancımın eğitimini aldığım NLP Ön Kabulleri başlığı altında da yer alması bana kendimi iyi hissettiriyor. Nedir bu ön kabullerden biri:

“En ‘bilge’ ve ‘şefkat dolu’ haritalar, en ‘gerçek’ ya da ‘geçerli’ haritalar değil, en geniş ve çok seçeneğin bulunduğu haritalardır.”

Demek ki ne kadar çok ve değişik deneyim o kadar çok bilgelik ve şefkattir. Benim algıladığım bu. Ya sizce?

Birden boyumu aşan laflar ediyormuşum gibi düşündüm ve anında moralim bozuldu. İşte yetersizlik böyle bir şey! Ne zaman, nerede, nasıl ortaya çıkacağını tahmin edemiyorum. Bu da canımı sıkıyor. Çünkü her şey kontrolümde olsun istiyorum.

Büyük ustadan alıntıyla başla, sonra NLP gibi; dil, biyoloji, felsefe, psikoloji, fizik, metafizik gibi gibi birçok bilimi içinde barındıran bir öğretiden dem vur derken birden küçüldüm de küçüldüm gözümde. Tıpkı çocuk yaşlarımda kendimi genç kız gibi görmemdeki orantısızlık söz konusu böyle anlarda. Nasıl ki vaktinden önce büyüdüğümün göstergesi olarak görüyorsam o yanılsamayı bunu da yine bir yanılsama olarak vaktinden önce bir küçülme olarak niteleyebilirim. Çünkü gerçekte o kadar küçülecek, içime kaçacak yaşta ve farkındalıkta değilim. Bazı şeyleri artık hak ettiğime kendimi inandırmalıyım. O kadar da değil yani!

Anlayacağınız gibi süper bir kadın olmama gerek yok. Sadece kendim olmam yeterli. Mutlu olmaya ve neşe içinde yaşamaya hakkım var. Yaratıcılığımın oyunlar, sanat, spor ve bana huzur veren diğer aktiviteler aracılığıyla kendini ifade etmesine izin veriyorum. Böylece zenginleşiyorum ve büyük bir iç huzuruna kavuşuyorum. Şimdiki zamanda yazıyorum ki beynim öyle algılasın.

Bu misyonumun gerçekleşmesinde katkısı olacağına inandığım NLP hep gündemimde olacak bundan sonra. Aslında otuz beş yaşımdan beri hızlanan yolculuğumda onunla daha önce yollarımız kesişmişti. O dönem aldığım eğitimler ve hocamızla bire bir seanslarda bırakmıştım ben sigarayı. Şükürler olsun o gün bugündür içmiyorum. Rabbim daim kılsın.

Şimdi gel de minnetini dile getirme! Yeniden başladığım bu eğitimlerde günlük soruları oluyor hocamızın ve ben bu sorular üzerinden yazmayı seviyorum. Daha önce de yazmıştım şimdi de yazıyorum. Son iki dersin soruları şöyleydi:

1-En büyük korkunuz nedir?

2-Büyüyüp gerçek sen haline nasıl gelirsin?

Evet, yazdıklarımdan yola çıkarak en büyük korkularımdan birinin sigara da dâhil yalnızca bugün için bıraktığım bağımlılıklarıma geri dönmek diyebilirim. Yazarken bile korkuyorum şu an. İkinci soruyu da yine bu bağımlılıklardan birinin yerine birini koyduğumu fark edip o içimdeki boşluğu dışarıdan dolduramayacağımı kabullenerek diye yanıtlayabilirim. Çünkü gerçekten zaman zaman şüpheye düşsem de iç-dış diye ayırmaktan, yalnızca bugün için inanıyorum ki; gerçek sen haline gelebilmek içsel bir yolculuk ve benzersiz.

Benzersizliğine dışarı da ipucu aramak olsa olsa bu dünyada köklenmek ve deneyim kazanmak için gösterilen çaba bence. O da çok kıymetli. İşte yukarıdaki alıntıda olduğu gibi ne kadar sade, yalın ve eşsiz. Sanat onun için var bence. Nefes almamıza ve bir anlam arayışı içinde olmamıza alan açıyor. Böylece oyalanmak kolaylaşıyor, sevgi ve neşe dolu bir yerden yola devam etmek umudu yeşeriyor. İyi ki öyle oluyor. Teşekkürler.