Korktuğum şeylerin başını gece uyuyamamak çeker. Öyleki saplantıya dönüşür bazen. Dışarıdan herhangi şey almadan uyumak benim için zorlayıcı olur böyle zamanlarda. Sonra da kendimi ‘uykusuzluktan kimse ölmemiş Özlen’ diye teselli ederken bulurum.

İşte öyle gecelerden birinde kalktım pencereyi açayım dedim. Daha tam açmamıştım bile dışarıdan bir ses;”Kim o?” dedi. Görüntü arkadan geldi. Bisikletli bir genç. Gecenin bir yarısı üstelik yasak var. Korktu herhalde dedim içimden. Ben de ürktüm tabii. Yatağa geri döndüm ama uyumak ne mümkün! Bu neydi şimdi! İçeriden dışarıya sorulacak soru dışarıdan içeridekine sorulmuştu.Başlar ayak ayaklar baş olmuş geldi uykusuzluğun aradığı mazeret de bulunmuştu.

Uykusuzluğum bari bir işe yarasın oturdum yazıyorum ben de. Özlen’ e sorulduğuna göre soru,  bakayım dedim içine. Kim bu Özlen?

Sokaklarda hayvanlarla yaşamayı, sofrasına konandan izin istemeyi düşünecek kadar animanist ( bu sözcüğü de yeni öğrendim) dünya görüşünü benimseyen, öbür yandan bir aylık maaşını gidip bir gözlüğe yatıran( bu geceki uyuyamama nedenim olurlar kendileri) realitesinden uzak, arzularının esiri bir kadın. Yine yaşadığı memleketten başka yerde yaşamayı düşünmeyen ama kıyafet tarzıyla bir turiste benzetildiğinde bundan memnun olan; bedenini yok sayacak şekilde ruhsal öğretilere yatırım yapan, fiziksel saplantılarını ağzında çıkan aftları kanser oldum diyerek abartabilen çelişkiler yumağı bir insan.

Durdurmazsak bu iş uzayabilir. Olayları değiştiremem ama bakış açımı değiştirebilirim. Değil mi?

Örneğin bu gözlük meselesi olmasa günlerdir yazma işini erteleyip duruyordum. Ne uykum kaçacak ne de dışarıdaki o ses beni uyarmasa zaaflarımı itiraf edebilecektim. Evet, gerçekleşir mi bilmiyorum ama hani bahsedilir ya zevk alarak para sahibi olmaktan, onu bir araç olarak kullanmaktan gibi gibi o felsefeyi yaşamak istiyorum. Hissediyorsunuz, doğrudan zengin olmak istiyorum bile diyemiyorum. Fakirlik sultanlıktır düşüncesi o kadar hakim ki içimde,  sorumluluk almak istemiyorum.

Neyse yapabildiğim bir şey var, kendini araştırmak. Şükürler olsun bu merak beni bu dünyada tutuyor. Tamamen uçmaya kalkmıyorum. Yeğenim yeni bir kitap önerdi. Onu da bugün aldım. Uykum kaçınca okumaya başladım. O yukarıda bahsettiğim ‘ animanist ‘ sözcüğünü de oradan öğrendim. Meraklılarına adını da yazıyorum.” Rengeyiği Türkleri Dukhalar” Selcen Küçüküstel.

Rengeyiğine özel değil, tüm geyikler için sembolizmde belirtilen kavramları belirterek bitireyim yazımı geleceğe kanca atarak:

“Aşk-Bir arada kalabilme- Güç- Aşk için mücadele-Güzellik- Ruhsallık “