Avcıların ya da balık tutanların anlattıklarını dinlemeyeniniz yoktur sanırım. Hatta bunların adlarına açılan ve aynı duygu ve düşünceleri paylaşanların olduğu dernekler bile açılmıştır. Yapılanlar kimileri için sıkıntı, zor, meşakkatli gibi görünse de bu işlerle iştigal edenler için, en büyük zevk, en büyük mutluluk ve en büyük eğlencedir.

Avcılar yaptıklarını biraz eğlenceli ve dinlenebilir hale getirmek, bazen söylediklerinin abartı ve yalan ekleyerek, karşısındakilerin pürdikkat dinlemelerine sebep olurlar.

İşte şahidi olduğum bir olayı sizlerle paylaşmak istedim. Bu olay keklik, tavşan veya başka avcıların yaptıkları değil, bu balıkçıların, balık tutanların birbirlerine yaptıkları fıkralar tadında bir olay.

Kadir bey, bir balıkçı! Serbest meslekle uğraştığından, özellikle hafta sonunu sürekli balık tutmakla geçirir, çoğu zaman beraberindekilerle geceyi de balık tutmayla değerlendirir. Hemen her zaman dolabında temizlenmiş, pişirmeye hazır balık bulunur.

Hacı ve Müslüm hocalarımız da Kadir Bey kadar olmasa da; onlarda balık tutmayı, özellikle herkes gibi hazır balık yemeyi sevenlerden. Arada oyunlar ederek, Kadir beyin temizleyip hazır olan balıklarından nemalanırlar. Şöyle ki, iki hoca ve beraberindekiler, kendi aralarında anlaştıktan sonra, Kadir beyin evine giderek, Hanımına, sanki Kadir bey göndermiş ve haberi varmış gibi; “yenge Hanım, Kadir bey dolaptaki balıkları versin dedi” diyerek balıkları alır, bir yerlere gider, pişirir yerken de Kadir beyi davet etmekten geri kalmazlar. Kadir bey de güzelce afiyetle, oynanan oyundan habersiz balıkları bir güzel mideye indirir. Tabi dananın kuyruğu akşam eve vardığında kopar. Hanımı,  “Kadir hayırdır, gene hocalara balıkları vermişsin?” dediğinde; “ne balığı Hanım! Eyvah, yoksa gene mi benim balıkları bana yedirdiler” diyerek, pişmanlık ve kızgınlığını dile getirir. Der demesine de artık olanlar olmuştur. Kızsa da, ah-vah etse de artık ne emeklerle gece gündüz demeden, bin bir zahmetle tutmuş olduğu balıklar, artık hocaların ve beraberindekilerin midelerine inmiştir artık.

Kolay balık tutmanın zevkiyle, şakalaşmalar içerisinde bedavaya gelen balıkların tadına varan hocalar; birkaç defa aynı yoldan, ama farklı yaklaşımlarla, Kadir beyin evinin dolabındaki temizlenmiş balıkları alırlar, afiyetle yerler ve beraberindekilere yedirirler. Artık bu işin sıkıntısını yaşayan Kadir Bey, bir gün aile efradıyla anlaşarak, bir daha böylesi bir durumda balıkları kaptırmamak için bir plan yaparlar. Amaçları hocalara ve beraberindekilere bir ders vermektir. Plan tamamlandıktan sonra, artık hocalardan gelecek hamleyi beklerler. Bedava balıkların tadına varan, tadı damaklarında kalan Hacı ve Müslüm hocalar, yine bir yerde (parkta) toplanmışlar, Kadir beyin evindeki temizlenmiş balıkları alabilmenin hesabını yaparlar. Kadir beyin yanında olduğu bir an da “keşke balık olsa da yesek, hakikaten Kadir bey balık yok mu, balığa gitmedin mi?” derler. Kadir bey istediği ortamı ve beklediği soruyu almıştır, daha durur mu artık. Hemen o kendinden emin, ciddi tavrını ve edasını takınarak; “ var, hem de temizlenmiş dolapta duruyor ”der. Hocalar, bir şekilde Kadir beyi oyalayarak, beraberlerinde eve gelmesini engellerler. Hocalar istediklerine sahip olmanın keyfiyle yine Kadir beyin evine giderler.

Her zaman olduğu gibi eve geldiklerinde, Kadir beyin eşi,  kızı kapının önünde oturmuş görürler. Hanımı “ hayırdır hocam, buyurun bir isteğiniz mi var!” deyince; “yenge hanım, Kadir bey parkta oturuyor, o dolaptaki balıkları versin diyor” derler.

Kadir beyin hanımı oğluna dönerek, “Oğlum şu dolaptaki balıkları getir hocalara ver” der.

Oğlu; “ya anne dolapta balık yok ki!” deyince; “var oğlum var, akşam getirdi ya baban, siyah bir poşetin içinde, buzlukta duruyor” der.

Çaresiz oğlu, oynanan oyundan habersiz, gidip buzluktaki siyah poşeti alıp getirir ve hocalara verir. Hocalar, yine bedavaya getirdiklerini düşündükleri balıkları alarak, poşetin içine bakmadan taksinin bağacına koyarak giderler. Kadir beyin eşinin ve kızının hallerinden şüphelenirler,  “neyse” diyerek umursamadan Kadir beyin olduğu ortama doğru giderler. Kadir bey geldiklerini görünce, hafiften gülümsemeye başlar. Hocalar, Kadir’in de gülümsediğini görünce; tamamen şüphelenirler ve “eyvah hocam ( yanındaki hocaya)  bunlar galiba bize bir oyun oynadılar” derler. İstemeyerek de olsa poşeti getirirler ve açıklarında ne görsünler, içinden çıkanlarla buz kesilirler. Poşetin içinden bir kaç patlıcan ve bir kaç salatalık çıkmıştır. Hocalar ve çevresindekiler neye uğradığına şaşırmışlardır. Bundan büyük haz ve keyif alan Kadir Bey, kahkahalarla gülmeye başlamıştır.

Büyük bir oyuna gelen hocalar, “bize büyük bir oyun oynadın Allah Kerim’dir elbet bunun intikamını başka bir şekilde alırız” diyerek, kendileri kazdıkları çukura, kurdukları tuzağa düşmüşlerdir. Arada bir de “neyse, maçta bilmem kaç bir öndeyiz ”derken,  çevredekiler, “Vallahi öyle diyorsunuz, ama bunların attığı gol maçı bitirdi hocalar” diyerek kahkahalarla gülmeye başladılar.

O an da ertesi gün masrafı kendilerinden olmak üzere hocalardan balık avlama sözü aldılar.

Ertesi sabah, balığa gitmek üzere hocalar taksiyle Kadir beyin evine vardıklarında, Kadir beyin küçük kızı dışarı çıkmış; “HOCA AKŞAM BALIKLARI YEDİNİZ Mİ?” diyerek, oynadıkları anlaşmalı oyunla iyi bir ders verilmiş.

Sonra ki yazıda, söz alınan balık tutma işinde yaşananları anlatacağız.

 

Kerim BAYDAK

[email protected]