Toplumda her çeşit huy ve karaktere sahip insanlarla karşılaşıyoruz.

Her türlü söz ve davranışlara mensup insanlar görüyoruz.

Galiba bu ezelden ebede kadar da devam edecek.

Her zamanın iyi ve kötü insanları olmuş, olacaktır.

Eşref anına sahip insanlar da var, eşek anına sahip insanlar da var.

Eşref anına denk geldiğiniz insanlara karşılaştığınızda rahtça ve huzurlu olarak anlaşabilirsiniz.

Eşek anına denk geldiğiniz insanlar olursa, işte o zaman seçin seçebilirseniz akla karayı.

Hem kendini yorarlar, sıkıntıya sokarlar, hem de sizi sıkıntıya sokar, strese koyarlar.

Bu anlık durumlar, her insan için geçerlidir.

İçinde bulunulan durumdan ve birtakım çevresel faktörlerden dolayı, zaman zaman herkes böylesi durumlarla karşı karşıya kalabiliyor.

Öyle gaflet anları olur ki ne muhatabımıza kendimizi ifade edebiliriz ne de muhatabımız kendini ve düşüncelerini bize ifade edebilir.

Böylesi bir durumda hem kendimiz zarar görüyor hem de muhatabımız zarar görüyor.

Bazen, hiç kastedilmeyen sözlerin sarf edilmesi ve öyle olması istenilmeyen davranışların sergilenmesi, büyük ihtimalle dikkatli olmayışın sonucudur.

Çoğu kez, istenilmeyen nahoş olayların tezahür etmesi sonucunda, başımız zaman zaman belâya girer.

Telâfisi zor olan ya da uzunca bir zaman alma ihtimali, bu bela ve musibetler sonucunda özür dilenir, yapılan hatadan dolayı mazur görülmesi istenilir, beklenir, ama bu da zor olabilmektedir.

Her insan belli zamanlarda, kendini, söylediklerini, yaptıklarını sorgulama ve özeleştiri yaptığı dönemleri olmuştur.

Bazen “ben böyle biri değilim, değildim, nasıl böyle bir şey söyledim, nasıl böyle bir eşekliği yaptım! “ gibisinden nedametler yaşarız.

Bu nedenle, “sevdiklerimi üzdüm, dostlarımı kırdım, belki belli etmedi, ama acaba beni affedebilecek mi, bağışlayacak mı?” diyerek, belki bir ömür boyu vicdan azabıyla baş başa kalırız.

Birçok insan söylememesi gereken sözler ve yapmaması gereken eylem ve davranışlarından dolayı, bir ömür boyu telâfi etme uğraşında olmuştur.

Başaran olmuştur, vicdan azabıyla ölüp, başaramayan olmuştur.

Bu nedenlerle belki birçok kişi, bizi tabiri caizse defterden silmiştir ya da biz birçok kişiyi defterimizden silmişizdir.

O yüzden, sebep ne olursa olsun, sözlerimizde ve eylemlerimizde daha dikkatli olabilirsek, kendimize hâkim olabilirsek, olumsuzluklarda bahse konu durumlara düşmeyiz/düşürmeyiz.

O yüzden, söyleyeceklerimizi iyice tartıp biçtikten sonra, sonuçlarını iyi hesap ettikten sonra, bin düşünüp, bir konuşmalıyız.

Çünkü, konuşmadan önce, her söylenecek söz sana aittir, ancak ağızdan çıktıktan sonra, iyi-kötü, doğru-yanlış, olumlu-olumsuz tüm sonuçları da size aittir.

O yüzden, ben, sen, o, siz, onlar topyekûn olmak üzere, “eşref saati mi yoksa eşek saatinde mi” olduğumuza dikkat edelim.

Kerim BAYDAK

[email protected]