Düzenli yazı yazan biri için,  yazmak vazgeçilmezdir. Ancak zamanı geçtiğinde, bir sıkıntı başlar, bir eksiklik hissedilir. Bazen, “bu defa yazmayayım” dersin, o zaman da yazı yazılacak konular çoğalmaya başlar. Konular çoğaldıkça, hangi konuda, neye, nereden, nasıl başlayacağını bilemezsiniz. Yazılacak o çok konu var ki, bazen unutuyorsunuz, bazen karıştırabiliyorsunuz. Çoğu zaman eleme yapmak zorunda kalıyorsunuz. Çünkü yazabilecekleriniz var, yazamayacaklarınız var. Bazen yazacağınız konunun başlığı ve içeriği hakkında, gelgitlerin yaşandığı zamanlar oluyor. Hele bu işi parasız, hobi olarak, sadece toplumu yönlendirme amaçlı, öğretici bir şeyler yazmak istiyorsanız, bunun hayatınızı idame edecek, nafakanızı çıkardığınız işinizden ödünler vermeden, bağımsız olarak yapmak zorundasınız. Hayatın amiyane akışı içerisinde, boş zamanınızda, keyif alacağınız yazılar yazmak, tabii! Allah vergisi bir yetenek ve sürekli yazmak; ama sade, yalın anlaşılabilir yazmak gerektiriyor. Deneyim ve tecrübe kazanmak için, özellikle çok okumak, okuduğunu anlamak, anladığını yorumlamak, yazıya dökebilmek önemli bir meziyettir, yadsınamaz bir gerçek ve etkendir.

Yaptığınız herhangi bir konuda nasıl planlı, programlı, faydalı, öğretici ve kalıcı etki bıraktığını inandığınız düzenlemeler yapıyorsanız; aynı şekilde bir konuda yazı yazacağınız zaman da aynı nitelik/nicelik bakımından aynı şekilde olmasına dikkat etmeniz gerekiyor.

Nitelikli, olgun, sade, yalın, aynen lezzetli bir yemek gibi damak tadı bırakan bir yazıyı yazarken; mütevazı olarak, aşırıya kaçmadan, abartıdan kaçınarak, özenerek, üsluba dikkat ederek hitap etmek gerekir. Bu sıradan veya sıra dışı bir konuda olsun, hiç fark etmez. Sigara tiryakilerini demiyorum, (çünkü ben içmiyorum) ama yazıyı yazmaya refakat eden bir bardak çay veya bir fincan kahve varsa, değmeyin keyfine. Gezilen, görülen ve ileride anımsanacak veya gideceklere yol gösterecek, sıra dışı, çalakalem bir üslupla yazıya dökülen güzelliklerin ve ayrıntıların değerlendirmesi naçizane sevdiğim yazma anlarıdır.

Yazarın, gezdiği, gördüğü, şahit olduğu, eksiklik ve aksaklık olduğunu düşündüğü, zararlı veya faydalı olduğunu inandığı birçok konuda, bildiği, anladığı, izlediği ve yorumladıklarını, sakin ve dengeli bir üslupla sunmasıyla, hem kendisi keyif alır, hem de okuyucuya keyifli anlar yaşatır. Yazarın istediği ve lâzım olan sadece bir kalem, kâğıt, -şimdiler de bilgisayar, tablet, cep telefonu, kayıt cihazı ve klavye- bir de ilhamı, bilgi, birikim, tecrübe, bakış açıcı, idrak etmesi, yorumlaması için, yer, zaman ve mekânın o kadar önemi yoktur.

Bağ, bahçe, oda, balkon, park, dağda, ormanda, suyun kenarında, ağacın altında, çiçeğe, böceğe bakarken, durakta, minibüste, sohbette, muhabbette, hobiler, spor alanları, herhangi bir sırada beklerken ki gibi hemen her yerde, ilham kaynağınız olmaya vesile olan gezme, görme, çay içme, yürüyüş ile ilgili konu bulmak ve yazı yazmak mümkündür. Sonuç itibariyle hayatta keyif aldığımız ve kendimizi mutlu ve huzurlu hissettiğimiz, kendimizi yazıyla da olsa ifade ettiğimiz her türlü şeyle (her şey) hem kendimizi, hem de okuyucularımızı mutlu ediyor, bilgilendiriyoruz.

Aslında yazı yazmak, biraz da sabır işi, tahammül işidir diyebiliriz.

Ara vermeden çok yazmak değil, ama tertipli ve düzenli yazı yazan birileri için, yazmak âdeta vazgeçilmezdir.

Üstüne üstüne gittiğiniz sürece, yazabileceğiniz sayısız konu/konular vardır.

Siyasete bulaşmadan, çiçek-böcekle, toplumda tahrik, rencide, kışkırtmalardan uzak olarak sevgi, saygı, yardımlaşma, dayanışma, bilgilendirme gibi konularda yazı yazanlar için, aslında çok konular var.

Yazı yazarken, sorumluluk hissettiğimiz konular hakkında, üzerimize düştüğünü inandığımız yazılarımızı okuyucularımızla paylaşmak bizleri memnun ve mutlu ediyor,

Kerim BAYDAK

kbaydak61-artanqhotmail.com