Geçtiğimiz hafta sonu NLP eğitiminde bir sürü şey öğrendik yine. Daha doğrusu bir sürü yeni bilgi ile tanıştım demek daha doğru bir tanımlama olur benim için. Çünkü hepsini hazmetmiş değilim. Böyle bir açlık var içimde, daha fazlası deyip duran. Önümüzdeki ay NLP 1 bitiyor fakat o bitmeden ben NLP 1’den çıkan bir projeyi hemen uygulamaya koydum ve Sıla Topçam’dan ‘Masal Anlatıcılığı’ ile ilgili bir eğitim seti satın aldım.

Neyse geçtiğimiz haftaya dönecek olursak; sayısız farkındalık yaşadım kendi üzerimde çalışırken. Sahi asıl konuya geçmeden haftanın sorularını yazayım:

1-Bedenimdeki yaraların hangisi en belirgin?

2-Çocukken üstesinden geldiğiniz en büyük engel nedir?

Kısaca sorular boşa gitmesin diye belirteyim. Birincisini sağ bacağımda üst baldırımdaki çiçek aşısı izi, İkincisini ise o evden sağ çıkmak diye yanıtlamak geçti içimden. Öyküleri yeri ve zamanı gelirse anlatırım.

Şimdi gelelim asıl tema yani Sezen Aksu ile ilişkilendirdiğim deneyimler silsileme...

Öncelikle Sezen Aksu’yu ünlü olmadan da tanıyordum uzaktan. Kız lisesi mezunuyum. O da orada okudu ve annesi bizim öğretmenimizdi. Ufak tefek görünümü yanı sıra yüksek topuklu ayakkabılarıyla o hali hala gözümün önünde.

Parçaları bana yakın gelmiş ve bazen de hayatımın bir döneminde içselleştirdiğim farkındalıklar yaşatmıştır. Fakat çok uzun uzun senelerdir sözlü müzik dinlemediğim için onun da parçalarından uzak kaldım. İlk defa bu sabah yazımda sözlerini yazacağım diye ‘Farkındayım’ adlı parçasını dinledim.

Hadi gelin yazacağım dediğime göre yazalım:

Ne yapsam olmuyor gözüm

Terk etmiyor bizi hüzün

Bir macera yaşamak dediğin

Küçük zamanlar harmanı

Sevindiğin, üzüldüğün

Hatırlamaktan ibaret

Hatıralar nihayet

Tesellisi çok zor sözün

Ne gemiler yaktım

Ne gemiler yaktım

O kadar yandı ki canım, sonunda karşıdan baktım

Ne göreyim, kendime yıldızlardan daha uzaktım

Ne gemiler...

Diye devam ederken nakarat diğer sözler geliyor:

Bu kızı yeniden büyütmeliyim

Kor ateşlerde yürütmeliyim

Değirmenlerde öğütmeliyim

Farkındayım, farkındayım

Kendini seçemiyorsun

Bırakıp kaçamıyorsun

Yazmadığın bi’ hikâyede

Uzun ya da kısa vadede

Az biraz keşfediyorsun

Öteki olabilmeyi

Yerine koyabilmeyi

Geride durabilmeyi öğreniyorsun

...

İşte ha bre fark ettikçe nerede bıraktıysam çocuk parçalarımı bulup içime alıp büyütüyorum daha tam ve bütün olmak üzere. Yolda bulduklarım oldukça çok. Fakat yaş aldıkça yenileri de mi katılıyor araya ya da o ilk travma mı tekrarlanıyor anlamış değilim.

Yine sözleri Sezen Aksu ve Onno Tunç’a ait ‘onursuz olmasın’ adlı parçayı, o dönem evli olduğum rahmetli oğlumun babasına okumak için ezberlemiştim. Belki bir şeyleri değiştirir hayatımızda diye umuyordum. Hâlbuki ben çocukluğumda bırakmıştım şarkı sözleri ezberlemeyi. O zamanlar da babama söylerdim beğendiği parçaları. Anlayacağınız ancak başkalarıyla ilişkim söz konusu olduğunda yaptığım çoğu şey gibi bugün de araştırma alanı Özlen’in hangi parçaları sevdiği.

Umutluyum, fazlalıkları atıp sıyrıldıkça özüme daha yakın olacağım. Bunun için de emek veriyorum ve yeni bir dünyaya adım atıyorum. Bu dünya tılsımlı bir dünya. O kadar yanlış, eksik, çarpıtılmış düşünce ve inanç kalıplarıyla dolu ki içim, inşallah en azından bana bir oh dedirtecek, rahat nefes alabilecek hale gelebilirim bu tılsımlı dünyada. Çeşitli tılsımları deniyorum. Böyle deyince de kendine totem mi yaptın diye soruyorlar. Ben de yenice öğrendim aralarındaki farkı, sizinle de paylaşayım belki ihtiyacınız olur diye:

Totem: Genel anlamıyla da yer almaktadır TDK sözlüğünde. Eski dönem topluluklarda kutsal sayılan hayvan, ağaç ya da rüzgâr gibi nesnelere totem denir. İnsanlar o dönem topluluklarının bu varlıklar üzerinden, yani totem üzerinden türediğini düşünmüştür. O yüzden aynı zamanda totemler tapılan nesneler olarak da öne çıkar.

Tılsım: Sahibine güç, enerji ya da başka bir takım faydalar sağlayan ve büyülü özelliklere sahip olduğuna inanılan bir nesnedir. Öte yandan tılsımlarla bir takım lanetlemeler ilişkilendirilebilir.

Yani anladığım kadarıyla; sihir amaçlı bir obje totem değil, tılsımdır. Bence obje de olmasa olur sözün büyüsüne inanan bir insan olarak. Öyle olunca ağzımı açmaya korkar oldum. Fakat biliyorum ki talebim duyulacak ve ben bunun da bir çözümünü bulacağım içsel dünyamda. Belki de bu yol masal kapısından açılacak. Kim bilir!