Size de olur mu, bilmem. Ben bazı şeyleri çok sonra mantık çerçevesinde düşünebiliyorum. Sorgulamadan alıp kabulleniyorum.

İşte böyle bir şey, daha yenice yaşadım. Yürüyüş yolundaki tartarlar koyu renk, yağmurdan sonra sümüklü böcek kaplamış her tarafı. Ben onları hep iri iri bilirim. Doğuştan( sanki doğuşlarını çok sorgulamışım gibi) öyle sanırdım onları. Fakat baktım ki, koyu tartarın üzerinde beyaz ben gibi duran şeyler de sümüklü böcek. Hem de o kadar küçükler ki… O zaman anladım, onlar da bebek olabiliyor. Koca koca insanların( hele ki bu ebeveynlerinizse hiç düşünmezsiniz) da bir zamanlar çocuk oldukları gibi.

Orada kalsa iyi. Bu, büyük şirketler ve şeyler üzerinden de beni illüzyona sokar. Onlar hep öyle büyüklermiş ve sonsuza kadar öyle kalacaklarmış gibi. Eee, hani bana, hani bana der bu sefer içim.

Hâlbuki büyümek o kadar kolay mı? Emek ister, zaman ister, güç ister, kararlılık ister… İster de ister. Yoksa düş olur, kalır. Benim kitapçı dükkânı açmak düşüm gibi. Oysa adı bile hazırdı; “ Masalcı”.

Adı gibi masal oldu.