Ne güzeldi eski günler, dört gözle okulun tatil olmasını beklerdik. Tatil günü karne heyecanı ve Sınıf arkadaşlarımızdan ayrılmanın burukluğunu yaşardık. Fakat, tatil bittikten sonra yeniden bir araya geleceğimizi bilirdik. Hemen hemen her tatilde Zeze  Neneme gitmenin mutluluğunu hiç anlatamam.  Çünkü bizi bekleyen, her istediğimizi yapan, bize şefkatle bakan dedem ve Zeze Nenem vardı. Bizim burada Kürtçe Zeynep'e Zeze derler.  Adıyaman'daki lakabı: Zeze Sadık . Lakabı gibi sadık insandı.

Hayatımda beni cesaretlendiren, kız çocukları mutlaka okumalı ve çalışma hayatına katılmalı diyen rahmetli dedemin sözleri hala kulaklarımda. 
Zeze Nenemin yufka ekmek  açışını, sacda pişirdiği mısır ekmeğinin kokusunu ne kadar uzak mesafede olsak da alırdık. Bugün ki gibi tarlalar suni gübreye boğulmazdı.Her şey organikti. 
Dedemin eşine ekmek pişirdiğini, hayat ortağına  destek sunduğunu o gün idrak edememiştim, yıllar sonra anlayacaktım. Evde, aile içindeki eşitliği dedem  yıllar  öncesinden davranışıyla, uygulamasıyla bize göstermişti.

Zeze Nenem, sonbaharda yetiştirdiği domateslerin yeşilini samanlıkta saklardı ve kışın ortasına kadar muhafaza ederdi. O kokuyu unutmak mümkün değil. Dedem  şehre indiğinde bize getirdiği bir elmanın,  bir potakalın dilimlenip evdeki her bireye verildiğini hiç unutmam. 
Bağda yetişen üzümün bereketini, bir Salkım üzümün sepeti nasıl doldurduğuna tanık oldum.
Dedemin bal arıları vardı. Arıları itinayla beslerdi.Ama hiç bir zaman ticaretini yapmadı. Bu balı Zeze Nenemin Köydeki evlere petek  petek dağıttığını biliyorum. Gönülleri bol, gözleri toktu. Böyle bir ailede çocukluğumun en güzel yıllarını  yaşadım. 

Yine o günlerde  köyde gördüğüm yardımlaşma ruhu, imece usulu yapılan evler ,  bugün  ki gibi binalar, lüks daireler olmasa da insanın içini ısıtırdı. Her şeyden önce  güven vardı, gecenin bir saatinde kapınızı çalan , tanrı misafiriyim diyen hiç kimseye kapılar kapanmazdı. İnsanlar iyilik için adeta yarışırdı, kimsede hırs yoktu. Ya da günümüzdeki gibi değildi!...

 Ogünün ilişkilerini, sıcaklığını ilerleyen yaşımda  bile  bile özlüyorum. Çünkü ilişkiler samimiydi, İnsanların birbirine güveni tamdı. Birinin  sorunu herkesin sorunuydu. Köyde  herkes o soruna eğilirdi hatta bir ev yapılacağı zaman İmece usulü ile yapılırdı. 
Bilim ve teknoloji o kadar ilerlememişti. Bir anektod anlatılır ki, dedem eve Radyo getiriyor,  o zaman  pek kimsenin evinde yokmuş, radyodaki konuşmaları duyan Zeze Nenem panikliyor hemen eltisini çağırıyor bizim  Adam eve bir kutu  getirmiş, içinde  insanlar konuşuyor demiş. Bunu ilk duyduğumda televizyon filmini hatırladım.

Çeşmede su doldurup, yayık yayan,tüm yakınlarına hatta akraba olmayanlara da yetişen bir Zeze Nenem, ailemizin çınarı geçti hayatımızdan. O yüreği güzel  insanı bugün sonsuzluğa uğurladık. Seni hep güzel anımsayacağım, ışıklar içinde uyu Zeze Nenem??