Yastık Altı Altınlar

 

Son zamanlarda altınla ilgili haberleri izlemeye çalışıyorum. Ancak çok değişken bir yatırım aracı olan altın hakkında bir karar almak, karar verebilmek hayli zor. İki yıla yakın olan bir periyotta, Mehter Marşı gibi iki ileri bir geri hareket ederek, rekor sayılabilecek bir düzeye erişmiş durumda.

Genelde küçük yatırımcının yatırımları altınla ilgili olduğu için; altın konusunda hemen bütün raporları ve yorumları okumaya gayret ediyorum. Ancak hayli zor olan bu yorumlara yurt dışındaki gelişmeler de eklenince; krizlere varabilecek bir güvensizlik ortamına sebep olduğu görülmektedir. Özellikle altın rezervlerinin akışkanlık seviyesi dünyadaki krizi giderek derinleştiriyor. Her geçen gün şirketlerin kârları düşüyor. Tabii altına bağlı hisse senetleri de sürekli fire veriyor, bankalar zor dönemler yaşıyor.

Mehter Marşı gibi ileriye bir kaç hamle olup, arkasından sert gerilemeler görülebiliyor. Yatırımcıların rahat edemediği müthiş bir güvensizlik ortamı oluştuğundan, kimse önünü göremiyor. Yukarıya doğru bir yükseliş gözlense de, bu altın yatırımcına pek cazip gelmemektedir.

Yıllardır insanın en çok dikkatini çeken yatırım aracı hep altın olmuştur. Özellikle Türkiye ve dünyada meydana gelen krizler de, insanlar geleneksel hale gelen, en güvenli yatırım aracı olan altına yönelir. Gelecek kaygısıyla sıkıntı yaşamak istemeyen Türk halkı,  güvenli liman olarak altında kalmaya ve yastık altında saklamaya özen gösterir.

Türkiye’de yaklaşık 500 ton altının yastık altında bekletildiği söylenmektedir. Yerli ve yabancı bankalar, altın günleri düzenleyerek, yüksek faizler vererek,  göz diktikleri yastık altı altınları kapmaya çalışsalar da, insanlar bir türlü bu alışkanlıklarından vazgeçip satmamaktadırlar. Çünkü insanların bu şekilde kendilerine olan güveni artmaktadır.

Altının fiyatının artması da onları fazla etkilememektedir. Çünkü zor günlerin dostu olan altını ellerinden kaçırdıklarında; tekrar yerine koymanın hayli zor olduğuna inanmaktadırlar

Hal böyle olunca; arz-talep dengesinde tutarsızlıklar olmaktadır. Kanıksanmayacak kadar saklı altının bulunması; faizlerin artmasıyla, altın rezervlerine daha çok ihtiyaç duyulması, Dolar-Euro’daki sıkıntılar da eklenince, altına olan yatırımı daha elzem hale getiriyor.

Ekonomilerin durgunlaştığı, borçların arttığı ve gelecek kaygılarının bulunduğu ortamlarda; altına olan talepler artmaktadır. Altına olan bu talep neticesinde, üst üste rekorlar kıracağı dikey hareketlerin olacağı kaçınılmazdır. Bundan dolayı; şirketlerin zarar etmesiyle, bilançolarda zararlar yazılacak, kredilerde daralmalar olacak, piyasalarda krizler yaşanmasına sebep olacaktır.

Bu tür krizlerde zararlı çıkanlar olduğu gibi, zararlı çıkanlar da olmaktadır. Ev alacaklar, çocuk everecekler, arazi satın alacaklar vb durumlarda mecburi olarak altın satmaktadırlar. Yükseliş anlarında, bu durumdan faydalanmaya çalışan banka, şirket, kuyumcu ve tefeciler, ederinden daha çok fiyatlar vererek, altın sahibi küçük yatırımcının ellerindeki altınları yok pahasına almaktadırlar. Yerine yenisini koymanın, aşırı bir zararla sonuçlandığı böyle zamanlarda, insanlar “bin düşünüp bir karar vermek” zorunda kalıyorlar.

İki ileri, bir geri keskin hareketlerle, olumlu bir tablo sergilemeyen altını izlemekte fayda var. İleriye dönük karlı olunabileceği gibi, zarar da edilebileceği unutulmamalıdır.

Her ne kadar uzmanlar “altına yatırım yaparsanız bir süreliğine unutun” diyorlarsa da, yine de en iyi yatırımı “insanın vereceği en olumlu kararın, kendisinin vereceği karar” olduğunu bilesiniz.

 

Kerim BAYDAK

[email protected]