1947’de doğdu.

Anne adı: Hava

Baba adı: Ali

Nüfus kaydı Kahta’nın Bağlar Köyü,

fakat doğduğu yer Terman Köyüydü.

Yoksul bir ailenin yedi çocuğundan biriydi.

Babası çiftçi, annesi ev hanımıydı.

İlkokulu Terman Köyü’nde tamamladı.

Evde abisi curra çalardı. Onu hayranlıkla izlerdi.

Bu, içindeki cevherin yeteneğinin ortaya çıkışı,

müziğe olan aşkın ilk filizleriydi.

Abisini dinleye dinleye,

her hareketine bakarak,

tüm dikkatini verir,

her harekatını beynine kayıt ederek,

hissederek öğrendi.

Öyle de oldu.

Hiç kimseden ders almadan,

sadece içindeki yeteneğe kulak vererek.
Henüz 10 yaşında artık kendisi de curra çalıyordu.

Anne ve babasını genç yaşta kaybettiğinde 16 yaşındaydı.

Ailesi Adıyaman’a göç etti.

Abisi, bu aklı başında, sorumluluk sahibi kardeşinin yuva kurma vaktinin geldiğini düşündü.

Kendisinden birkaç yaş büyük amcasının kızıyla evlendirildi.

Evliliğine rağmen eğitiminden vazgeçmedi.

Ortaokul ve liseyi dışarıdan bitirdi.

Fakat en büyük tutkusu hep müzikti.

Tüm dikkatini ve yoğunluğunu müzik yeteneğine vermişti.
Currada, sonra da cümbüşü görmüştü.

Cümbüşü sevmiş, kendi kendine cümbüşü de çalmayı öğrenmişti.

Bu nefessiz müzik aletlerini çalmak ona çok iyi geliyordu.

Bir süre sonra bağlamaya merak sardı.

Bağlamayı da kimsede yardım almadan öğrendi.

Artık yönü belliydi: Hayatında daima müzik olacaktı.

1960’lı yılların ortalarında Adıyaman’da birkaç canlı müzik lokali vardı;

bunların birinde müzik yapmaya başladı.

Orada tanıştığı İzmirli bir kemancı, onun yeteneğini fark etti.

Bu kemancı bu genç müzisyendeki yeteneği görüp;
- Kıskanmadı,
- Küçümsemedi,
- İç almamazlık yapmadı,
- Erdemli ve onurlu davrandı
bu yeteneği taçlandırmak için.
“Sen nota öğrenmelisin” dedi ve elinden tuttu.

Bu kemancı nota öğretti.

Böylece nota öğrenip müziğin diline hâkim oldu.

Artık nota bilen, çok genç yaşında birçok üflemesiz çalgı çalan birisi olmuştu.

Halk Eğitim Yılları

Halk eğitim müdürlüğüne müracaat etti.

Halk eğitim müdürü;

- Görevinin bilincinde olan,

- Görev tanımını iyi bilen,

- Gününü gün etmeyen,

- Yöneticiliği sadece gelen giden evrakları imzalamak olmadığını bilen,

- Vatandaş ve personel memnuniyetinin önemini idrak edebilecek zeka ve kapasiteye sahip,

- Adıyaman’ın makus talihini değiştirmenin kurumların başarılarından geçtiğini bilen,

- Bu nedenlerle kurumunu en iyi bir şekilde temsil etmek için gece gündüz çalışan,

- Görevinin sadece koltukta kasılıp ona buna emir vermeyi yöneticilik olmadığını bilen vizyon ve misyon sahibi bir müdürdü.
Böyle olduğu için bu yeteneği Adıyaman’a kazandırmaya vesile oldu.

Bu Halk eğitim müdürü Şeyho Karalök’tü.

Rahmetle minnetle anıyorum.

Halk Eğitim Müdürü, bu gençteki yeteneği fark etmiş ve

olması gereken her türlü desteği sağlamıştı.

O artık orada müzik eğitmeniydi.

18 yaşına geldiğinde;

Curra,

Cümbüş,

Bağlama,

Gitar,

Ud,

Akordeon ve Klarnet çalabiliyordu.

Belki dünyada tekti;

hiçbir maddi imkân olmadan,

tüm nefessiz çalgıları kendi kendine öğrenmişti.

20 yaşında askere gitti.

Askerde bando çavuşu olarak görev yaptı ve burada saksafon çalmayı öğrendi.

Asker dönüşü tekrar.

Halk Eğitim Merkezi’nde memur olarak göreve başladı.

Artık Adıyaman’da ilkler gerçekleşecekti:

- İlk Halk Müziği ve Sanat Müziği orkestrasını kurdu.

- Adıyaman’a özgü halk oyunlarını derleyip bir ekip oluşturdu.

28 yaşındayken,

ekibiyle Polonya’nın Varşova kentinde yapılan uluslararası festivalde.

Halk Müziğinde birinci,

Halk Oyunlarında ikinci oldular.

Kültür ve turizm bakanlığı tarafından.

Adıyaman’daki bu çalışmalar dikkatle izlenip gereken destek veriliyordu.

Hatta uluslararası birçok ülke Adıyaman’daki bu çalışmaları takip ediyor ve ülkelerine davet ediyorlardı:

Almanya,

Fransa,

Finlandiya,

İtalya,

İngiltere,

Avusturalya,

Macaristan,

Bulgaristan,

İsveç,

Çekoslavakya.

Bu davet etkinliklerine katılım sağlandı ve ödüller alındı.

Sıkıyönetim ve Bando Kuruluşu

1979’da Adıyaman’da sıkıyönetim ilan edildi.

Adıyaman sıkıyönetim komutanı Kurmay Oğuz Kalelioğlu,

bu müzisyeni duymuştu.

Emir verdi: “Bana bu müzisyeni getirin” dedi.

Getirdiler.

Ona, “Bir bando kuracaksın,” emri verdi.

Kolay değildi ama “İş bilene iş verilir” derler ya, o komutan da öyle yapmıştı.

Müzisyenimiz Adıyaman’da ne kadar müzikle uğraşan aile varsa tek tek gezdi.

36 kişilik bir bando ekibi kurdu.

Bando şefi olarak tüm sorumluluk kendisindeydi.

30 Ağustos 1980 törenlerine yetişmesi lazımdı.

Yetiştirdi.

Adıyaman’a Kenan Evren geldi, bandoyu çok beğendi ve ödüllendirdi.

Turgut Özal. Atatürk Barajı açılışında bu bandoyla karşılamış ve özel ödül vermişti.

Beste ve Ödüller

Bu arada beste yapmaya başlamıştı.

Yapmış olduğu besteleri; ülke ve yurt dışında çok sayıda ödül aldı.

Ünlü sanatçılar albümlerinde bu bestelere yer verdiler:

Müslüm Gürses, Zara, vs.

Artık düğünlerde,

mutlu günlerde,

hüzünlü anlarda memleket hasreti çekenlerin dillerinde düşmüyordu besteleri.

Söz ve bestesi kendisine ait olan bu eserlerin söylendiği bazı özel düğünlerde, bir gecelik masraf kadar belki serveti olmayacaktı.

Araçlarımızdan dinlediğimiz,

keyif aldığımız;

bizlere mutluluk veren,

neşemize neşe katan,

hüznümüze yoldaş olan müziğin söz ve bestekarı,

belki hiçbir zaman orta ve bir üst sınıftaki bir araba sahibi olamadı; belki de olamayacaktı.

Yapmış olduğu müziklerin,

binlerce vatandaşımız tarafından telefon müziği olarak kullanıldığı,;

Ancak bu eserlerin kullanıldığı bazı telefon modellerinin 20 adedinin fiyatı kadar serveti, belki hiçbir zaman olmayacaktı.

Söz ve bestesi kendisine ait olan birçok eser yazdı ve besteledi.

Söz ve bestesi kendisine ait olan eserleri:

1. Sen Sen Bir Zamanlar Seni Sevmiştim (Müslüm Gürses)
2. Gurbet Kuşları
3. Türkmen Gelini
4. Düzdara
5. Kesin Şu Fırat’ı
6. Tavukları Bişirmişem
7. Gözümde Kaldısı
8. Arık Sana Elveda (Zara)
vs….

Söz ve müziği kendisine ait olan toplam 80 adet eser yazdı ve birçok ödül aldı.

Beynelminel Filimi

Beynelminel filmi esas kendi hayatıydı.

Fakat ne filmden oynayabildi ne de bir kuruş para alabildi.

Ama o, bir plaket zengini oldu, maddi zengin değil.

Kendi deyimiyle:

“Eğer verilen ödül ve plaketler o kadar çokki maddi değeri olsaydı,

şimdi çok zengin biri olurdum”, dedi.

Emeklilik ve Deprem

2000 yılında emekli oldu.

Emekli olduktan sonra Adıyaman’ın Ulu Caminin yanında küçük bir büroda eserlerini yazıyor, anılarını kitaplaştırıyordu.

Yaşantısıyla ilgili tüm ayrıntıları kaleme alıyordu.

Bir de yeni eserleri için çalışıyor, birçok yeni eser hazırlamıştı.

Ancak 6 Şubat depremi her şeyi yerle bir etti.

Eserleri,

yıllarca hazırladığı ve yazdığı anıları,

hatıraları hepsi toz toprağın altında kaldı.

Ailesi ve Maddi Durumu

Altı kız, bir erkek evladı vardı.

Çocuklarını evlendirmişti.

Yaşı ilerlemiş fakat maddi rahatlığa kavuşamamıştı.

Kısıtlı maaşı ve cüzi miktarda gelen telif haklarını,

maddi durumu iyi olmayan evlatlarına ve eğitim gören torunlarına destek olmak için harcıyordu.

Tek evi vardı.

Oda depremde hasar almıştı.

Depremde hasar gören evini tamir edip ihtiyacı olan evladına verdi.

Kendisi ise şu an TOKİ’de kirada oturuyor.

Bir arabası var, O da 2000 model Ford.

Bugün ve Değer Bilmek

Bugün Aziz Çelik,

TÜMSES ( Türkiye Musiki Eser Sahipleri Meslek Birliği )

Adıyaman Koordinatörü ve Temsilciliğini yapmaktadır.

Aziz Çelik…

Adıyaman’a ve ülkemize çok büyük katkısı olan bir sanatçımızdır.

Adıyaman’ın, hatta Türkiye’nin sessiz kahramanlarından birisidir.

Onun gibi değerlerin yaşarken kıymetini bilmek, gerekmektedir.

Yaşarken isminin Adıyaman’da bir yere verilerek onurlandırılması,

Huzurlu bir yaşam ortamı sağlamak,

Sanatını,

bilgisini,

tecrübelerini icra edip aktaracağı nezih bir ortamı sağlamak

sanata ve sanatçıya verilecek değer olacaktır.

Çünkü:

Kıymet bilmek, en büyük vefadır.

Cenazede ön safta yer kapmak için yarışmak yerine,

yaşarken kıymet bilmek gerekir.

Çünkü:

“Öldükten sonra değil, yaşarken verilen değer kıymetlidir.”