Günlük hayatta insanların çoğu birbirlerine bağırarak konuşurlar.

Birbirine usulca, yumuşakça konuşmak varken, neden insanlar birbirine bağırarak konuşma ihtiyacı hissederler.

İşin içine öfke, kızgınlık, kırgınlık ve sinir girince, işin rengi değişiyor.

Birbirine bağırarak konuşan insanları görünce, araştırın illa ki birbirlerine öfkeli ve kızgındırlar.

Bu şekilde güya anlaşmaya ve konuşmaya çalışırlar.

Birbirine bağıran insanlar, sükûneti, suhuleti ve sekineti kaybederler.

Etrafınıza bakın birbirine seven, âşık olanlar, birbirine hiç bağırırlar mı, bağırıyorlar mı?

Yumuşakça, hatta fısıldaşarak konuşmaya gayret ederler.

Birbirine bağıran insanların kalpleri de, gönülleri de birbirinden uzaklaşmaya mahkûmdur.

Bağıranların gönlünde, sevgi, saygı, hürmet ve şefkat de kalmaz.

Bağırarak konuşmakla, bütün bunları kaybetmeye değer mi?

***

Onu kaybettikten sonra anlarsın kıymetini.

İlk kez düşünürsün kıymetini.

İlk kez yalnızlığını, omuzuna binecek yükün hesabını yaparsın.

Artık geleceğini düşünürsün, düşünmek zorunda hissedersin kendini.

Artık sorumluluk nedir, farkına varırsın ve sorumluluklarının çetelesini tutmak zorunda kalırsın.

Eve ekmek nasıl gelir, aile nasıl geçindirilir, aile fertlerinin sorumluluklarını sana kaldığının farkına varırsın.

Artık dostun kim, düşmanın kim, akraba kim, akbaba kim, fakrına varırsın.

Arkadaşın, komşun, bir an da neden yok oldular, düşünür durursun.

Onunla yaşadıklarını sevinirsin, yaşayamadıkların için üzülürsün, belki de kahrolursun.

Sorunlarla boğuşursun, içinden çıkamazsın, “ah keşke yanımda olsaydın!” diye iç geçirirsin.

Acılar çekersin, ıstıraplar içinde kalırsın, duyguların farklılaşır, karma karışık bir ruh haline bürünürsün.

Evet, sakın “kimdir?” demeyin, hemen herkesin “babalar” diye cevap vereceğinden eminim.

Babanız vefat edince, donup kalırsınız ulu orta yerde.

Her tarafınız buz bağlar.

Kıpırdayamazsınız.

Evlisiniz, ya da evlenirsiniz, çocuğunuz da olur.

Hale bir de oğlun olmuşsa, sıra ona gelmiş ve yaşadıklarınızı yaşayacaktır bilirsiniz.

Belki de işte o an “keşke oğlum hiç büyümesen de, hep böyle çocuk kalsan!” dersiniz.

Babanızın kıymetini bilin, yalnız kalırsanız kıymetini anlarsınız, ama inanın geç kalmış olursunuz.

Zararın neresinden dönerseniz kârdır, bilesiniz.

Kerim BAYDAK

[email protected]