Sincik ilçesine bağlı Dilektepe, Çamdere, Taşikan köylerinde yaygın hale gelen yaylacılık dönemi başladı. Bu köylerde hayvancılık ile uğraşan bir çok köylü, havaların ısınması ile beraber ve kendi köylerinde otların kurumaya ve sararmaya başlaması sonucu kendi köylerindeki arazilerinin hayvanlarını yeterli derecede beslenmeye cevap vermediğinden dolayı, Sincik ilçesinin dağlık ve yaklaşık olarak 2 bin ile 2 bin 200 rakımlardaki yüksek dağlarının eteklerinde, çok eski yıllardan günümüze kadar devam ederek gelen bir gelenek haline dönüşen, arazinin konumu ve hayvanlar için yeterli derecede beslenmeye elverişli olan yerler olan Türk Dağının eteklerine göç etmeye başladılar.
Yaylaya çıkış zamanı hava şartlarına bağlı olarak değişmesine rağmen genelde Mayıs ayı ortalarından Haziran ayının başlarıan kadar devam ediyor.
Yayladan Köye dönüş ise yine hava şartlarına bağlı olarak Ekim ayının sonlarına doğru başlayıp, Kasım ayının ortalarına kadar devam ediyor.
Genelde hayvancılık ile uğraşan köylüler, havaların ısınması ile beraber hazırlıklarını tamamlayarak, kendilerine lazım olan malzemeleri kamyon yada traktör ile yaylalara taşıyarak çadırlarını kuruyor ve ev eşyasını içine diziyorlar.
Sincik İlçesine bağlı Dilektepe köyünden, Sincik İçme suyunun geldiği Türk dağı eteğindeki Beran denilen yeri yayla olarak kullanan Mehmet Kayık, çok eski yıllardan beri burayı yayla olarak kullandıklarını, her sene Mayıs ayında buraya geldiklerini belirterek, yaylacılığın zor olduğunu söyledi.
Kayık, şöyle devam etti:
Yaylada günlük hayat çok erken başlar. Sabah erkenden kalkılıp, keçiler sağılır. Sağılan sütler süt kabında biriktirilir. Güneşin doğması ile beraber keçiler yayıma bırakılır. Keçiler yayıma bırakıldıktan sonra, keçilerin ahırı temizlenir. Hayvanın gübresi temizlenirken Süpürgelik denilen dalları sert ve esnek yapıda olan bir cins çalıdan yapılmış ahır süpürgeliği kullanılır. Ahırın bir kenarında toplanan hayvan gübresi, tarlada kullanılmak üzere traktör ile köyde ki tarlaya çekiliyor.
Yaylacıların günlük işlerinin başında, keçilerden sağılan sütü değerlendirmek geldiğini belirten Mehmet Kayık, 5 litre keçi sütünden yaklaşık olarak bir kilo peynir elde ediliyor. Sağılan sütler iyice kaynatıldıktan sonra bir kabın içinde mayalanmaya bırakılır. Üstü örtülerek dinlenmeye ve mayalanmaya bırakılan mayalanmış sütler, iyice dinlendikten sonra ve mayalandıktan sonra, özel peynir bezlerine boşaltılıp üzerlerine ağırlık konularak suyunun iyice sızdırılması sağlanır. Böylece elde edilen peynirler, peynir kabına atılarak, peynir bozulmaması ve kokmaması için kapları ile beraber soğuk suyun kaynağına konulur. Yaylada Elektrik olmadığı için yapılan peynirler 2 günde bir toplanıp genelde Malatya ilinde önceden anlaşılmış olan yerlere satılmaya gönderilir dedi.
Yaylacı Mehmet Kayık, keçi peynirinin kilosunu yaklaşık olarak 12 liraya sattıklarını belirtti.
Kayık, şunları kaydetti:
Öğlen havalar ısınmaya başlayınca keçilern tekrardan ağıra getirtilir. Yaklaşık olark 250 tane keçimz var. Bu keçiler öğlen tekrar sağılır ve sütleri süt kovasına aktarıldıktan sonra, keçiler ikindi vaktinde tekrar otlatılmaya götürülür. Akşam güneş battıktan sonra keçiler tekrar ahıra toplanıp, tekrar sağılır. Çadırda elektrik olmadığından dolayı hiç bir sosyal etkinliğimiz yok. Gündemden çok uzak oluyoruz. Akşam erkenden uıyuyup, Sabah Namazı ile beraber hayatın tekrar rutin olarak aynı işleri yapmak sureti ile devam ediyoruz
Kaynak : PHA
Haberin Videosu :





