Nefes almaktan ibaret değildir hayat. Her nefes aldığında yaşamaktan ibarettir. Yaşamı tam anlamıyla hakkını vererek, tadanlara aittir hayat ve hayatın getirdiği her şeyin bedelini öderken, bir yandan da mutlu olabilmektir.

            Çalışmaktan ibaret değildir hayat. Yemek, içmek, uyumak ve öylece zamanın geçmesini beklemek... Boşa geçen her bir dakika aslında büyük bir ziyandır hayata. Yarın sabaha gözlerimizi açabileceğimizin garantisi yokken, ertelediğimiz her şeyin teker teker karşımızda durmasına öylece seyirci kalmak, nefretimizle kendimizi çürütmek, sevgimizi içimizde kaybetmek... Hayat bunlarla hebâ edilecek kadar basit değildir ve hayat sadece bunlardan ibaret değildir.

            Derin derin içimize çektiğimiz nefesin dışında bir çok şey var hayatta. Sevmek gibi, aşık olmak gibi, mutlu etmek ve mutlu edilmek gibi.. Bir sürü güzel şeyler sırada birikmişken, her bir göz kırpma da bile bıkkınlık duymaktan ibaret olmayacak kadar sunulmuş bir armağandır hayat.

            Yaşayana herşeyken, yaşayamayana sadece zaman geçirmektir hayat. Ne sunarsan, onu alırsın. Ne sunmazsan, onsuz kalırsın. Elinde olmasa da bazı şeyler, çoğu elinde olan şeylerin güzelliğini de teker teker kaçırırsın ve farkında olmak yerine, giderken arkalarından bakmakla kalırsın.

            Hayat, yaşanmalıdır. İyisiyle-kötüsüyle, doğrusuyla-yanlışıyla, sevgisiyle-nefretiyle... İliklerinde hissedene dek, özümseyene dek yaşanmalı ve acılar da birer birer umuda dönüştürülmelidir. Yeri geldiğinde nefret sökülüp atılmalı, şu kısacık ömüre sevgi tohumları ekilmelidir. Hayat mutluluktur aslında. Her ne kadar mutluluk hayatın tek kavramı olmasa da...

            Hayat armağandır aslında. Her ne kadar bizim seçimimiz olmasa da. Yoğurup, şekillendirip, sonuçlarına iyi ya da kötü katlanmak zorunda kalsak da; bizimdir. Eğrisiyle doğrusuyla sadece bize aittir ve yaşamak gerekir.

            Nefes aldığımız her günü bize armağan eden engin gökyüzüne bu kez tüm duygularımızla bakalım. Sevgimizi de, nefretimizi de, umutlarımızı da, yıkıntılarımızı da koyalım yüreğimize. Bu kez daha uzun bakalım gökyüzüne. İçimizden geçenleri teker teker fısıldayalım ve bu kez sadece içimizden geliyorsa gülümseyelim gökyüzünün mavisine. Gülümsemişken, bizimle birlikte aynını yapanlara bir göz kırpmayı da ihmâl etmeyelim, belki ulaşır gideceği yere...

            Hoşça, dostça, hayatın anlamıyla, mavinin huzur tonuyla kalın...         

                              Emine ÖZEL SUMMAK