Mezarlık, Çiçek Ve Ağaçlar

O mezarlıklara,   ağaçlar dikilir.

Güller sanki gözler, gibiymiş bakılır.

Çoğu kez altında, ağıtlar yakılır.

Mezarlık kültürdür, iyi bak ey insan!

Mezarlıklara ağaçlar dikmek, güller dikmek…

Cenaze merasimlerine çiçeklerden yapılmış bir çelenk göndermek…

Mezarı çiçeklerle donatmak, bilahare yapılan mezar ziyaretlerinde mezara çiçek bırakmak, hemen hemen tüm toplumlarda ve her kültürde gelenek haline gelmiştir.

Her toplumun kültürlerinde mezarlıkların çok önemi vardır. İnsanın meskeninden sonra sevdiklerini yitirenlerin ikinci adresi, ikinci uğrak yerleri olmuştur mezarlıklar. Tabi giderken, eli boş gitmek de olmaz elbet.

Bir kaç saat ya da gün içinde kuruyup gidecek bu çiçeklerin, bırakana da bırakılana da bir faydası yoktur. Zaman zaman düşünüyorum. Acaba neden hep çiçek bırakırlar. Sanırım bu gelenek çok eski çağlara kadar uzanmaktadır.

Elbet bu konuyu araştırmacılar incelemişlerdir eminim. Muhakkak çok enteresan sonuçlara ulaşılmıştır belki de.

Eski mezarlarda çiçek kalıntılarına rastlamak şüphesiz ki mümkün değildir. Çünkü çiçekler çok dayanıksız olduklarından ve kuruyup gitmektedirler. Arkalarında iz bırakmadıklarından gözle görülemezler. Ama eminim araştırmacılar çalışmalarını çiçeğin kendisinden çok daha dayanıklı olan polen kalıntılarına yöneltiyorlardır.

Acaba mezarlara konulan çiçeklerin güzellikleri ve hoş kokuları nedeniyle mi… Yoksa bazı inanışlara göre iyi ruhları çekme, ya da ne bileyim kötü ruhları kovma gibi bir güce sahip olduklarına inanıldığı için mi bilinmez.  Belki de mezarları bitki ve çiçeklerle donatmanın asıl amacı cesedin çürümesinin yaratacağı kötü kokuları önlemek de olabilir.

Bulunduğunuz yerin dışına yapılan seyahatlerinizde uzaktan nerede bir servi ağacı topluluğu görürseniz, yaklaştığınızda fark edersiniz ki orası büyük ihtimalle mezarlıktır. Mezarlıklara servi ağacı, çam, tut, gül v.b… dikmek de aynı amaç içindir. Hani ölenin başucuna dikilen ağaçlarda yetişen yiyeceğin yenildiğinde hayır olacağı yönündedir tüm düşünceler.

Özellikle servi ağacı uzun boyu, sık dalları ve kışın dökülmeyen yapraklan ile bir bölgeyi rüzgârdan korumak için en ideal ağaçtır. Ömrü çok uzundur, hemen hemen hiç çürümez ama en önemlisi odununun damıtma yoluyla lavantacılıkta da kullanılan hoş kokuludur. Bu nedenlerle mezarlıkların adeta bir simgesi haline gelmiştir.

Bir de cenaze merasimlerinde ve mezar ziyaretlerinde, biz de pek yaygın olmasa da kadın ve erkeklerin niçin siyah elbise (ve aksesuar) giyindiklerini merak ettiniz mi hiç?

Ben merak etmedim değil. Her zaman sebebini öğrenmek istediğim bir sual. Öğrendiğim kadarıyla bu da o toplumun atalarının hayalet korkusundan kalma bir gelenekmiş.

Binlerce yıl önce cenaze töreninde bulunanlar, gömülecek ölünün hayaletinin orada bulunanlardan birinin bedenine girmek isteyeceğine inanıyorlardı. Bundan sakınmak, hayaletten saklanmak için vücutlarını siyaha boyuyorlardı. Daha sonraları zaman içinde bu adet siyah giysi olarak devam etti ve günümüze kadar geldi.

İslamiyet göre doğru değildir. Beden topraktan gelmiş, yine toprak olacaktır, ama ruh ebediyete intikal edecektir.

Mezarlarda ölenin başucuna dikilen ağaçlardan yetişen meyvelerden hem insanlar istifade edecek hem de kurtlar, kuşlar, börtü - böcek faydalanacaktır. Ziyaretlerde gölgesinden faydalanılacak. Bundan da ölenin amel defterine hayır ve hasenat olarak işlenecektir. Yetişen çiçek ve güllerden de güzel kokular etrafa yayılacak, ziyaret edilecek bir yer haline gelmesine vesile olunacaktır.