Başkan Murat Ümit Çevik açıklamasında;
“Son günlerde bazı sosyal medya paylaşımlarında ve TV ekranlarında memurlarımızı hedef alan, asılsız ve art niyetli açıklamalar yapıldığına şahit oluyoruz.
Yok, Memur sayısı fazla, işsizlik var, düşük ücretle çalışanlar mevcut gibi gerçekle ilgisi olmayan söylemler; hem kamuoyunu yanıltmakta hem de kamu görevlilerinin itibarını zedelemeyi amaçlamaktadır.
Buradan açıkça ilan ediyoruz.
Kamu çalışanı bu ülkenin sırtına yük değil, devletin bel kemiğidir. Her türlü zorluğa rağmen görevini özveriyle yerine getiren, evine ekmek götürmek için alın teri döken kamu emekçisini hedef göstermek haksızlık değil, aynı zamanda büyük bir ayıptır.
Memur hedef değil, emekçidir. Bir kamu çalışanı olarak ta, kimsenin günah keçisi değildir.
Dar ve sabit gelirli memurlar; artan hayat pahalılığı, yüksek kiralar, fahiş faturalar ve eğitim giderleri altında ezilmekte, ay sonunu getiremeyip ikinci iş yapmak zorunda kalmaktadır. Buna rağmen hâlâ memur üzerinden ucuz siyaset yapılması kabul edilemez.
Biz bu senaryoları çok gördük. Kamu çalışanlarının sabrını sınamayın.
Yeter artık diyoruz..!
Memurun önümüzdeki 2 yılını, emeklinin geleceğini belirleyecek masada uzlaşma sağlanamamıştır.
4688 sayılı Kanun gereği yetkili konfederasyona Hakem Kurulu’na başvurma hakkı tanınmaktadır.
Ancak bugüne kadar yaşanan tüm örnekler göstermiştir ki Hakem Kurulu, memurun hakkını savunan bir merci değil, hükümetin teklifini aynen onaylayan bir Noter Kurulu olmuştur.
11 kişiden oluşan Hakem Kurulu’nun 7 üyesini Cumhurbaşkanı seçmektedir. Bu tablo tarafsızlık ihtimalini ortadan kaldırmakta, memur ve emekliyi kaderine terk etmektedir. Geçmiş dönemlerde alınan kararlar bunun açık ispatıdır.
Hakem Kurulu çözüm değil, çıkmazdır.
Bu nedenle Memur-Sen’in anlaşma sağlanamazsa Hakem Kurulu’na gitmemesi bir zorunluluktur. Aksi takdirde memurun iradesi bir kez daha yok sayılacak, emekçinin emeği masada heba edilecektir.
Hakem Kurulu’na gidilmezse ne olur?
Kanun açıktır. Toplu sözleşme Hakem Kurulu’na taşınmazsa, kamu görevlilerinin mali ve sosyal hakları genel hükümlere göre, yani TBMM bütçe görüşmeleri sırasında belirlenir.
Bu, memur için bir kayıp değil, tam tersine bir fırsattır. Çünkü noter gibi çalışan Hakem Kurulu’ndan bir sonuç beklemek yerine, milletin iradesini yansıtan TBMM’de mücadele vermek çok daha etkili olacaktır.
Ağustos’ta masada dayatılan sözleşmeler yerine, Ekim ayında TBMM bütçe görüşmeleri sürecinde güçlü bir baskı oluşturmak mümkündür.
Biz buradan açıkça ilan ediyoruz.
Memurun ve emeklinin geleceğini, hükümetin onay makamına dönüşmüş bir kurula teslim etmek kabul edilemez. Hak aramanın yeri Hakem Kurulu değil, milletin kürsüsü olan TBMM’dir.
Bu ülke hepimizin, bu devlet hepimizin. Kamu çalışanı köle değil, bu devletin asli unsurudur.
Biz sendikal sınıfı ayrımı yapmaksızın kimsenin kamu çalışanı memurun emeğini, onurunu ve alın terini pazarlık konusu etmesine ve hedef gösterilmesine müsaade etmeyiz.
Biz, Emeğe saldıranlara karşı durmaya, haklarımızı savunmaya kanunların bizlere vermiş olduğu sınırlar içerisinde sürdürmeye devam edeceğiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.” Dedi.





