Dünyadaki bütün beşeri inanç sistemlerinde reddedilen ve söylenmesi uygun görülmeyen bir şey vardır. Yalan, bütün toplumlarda günah sayılmış ve hatta hukuk sistemlerinde suç kabul edilmiştir.

Yalan söylenmesine hiçbir şekilde cevaz verilmez.

İstisnası olan tek şey, insan hayatı veya ailenin dağılması söz konusu olduğunda, bir yere kadar meşru görülür ve kabul edilebilir.

Günümüzde hayatımızın her alanına sirayet etmiş, insanlar çok rahatlıkla yalan söyleyebiliyorlar. Bunu bir strateji aracı olarak, fıtratının gereğiymiş gibi rahatça söylüyorlar. Kimi zaman vicdan rahatlık içerisinde söyleniyorken, sayısız vicdanları da yaralayıp, kanatabiliyor.

Küçük de olsa bir menfaat sağlama adına hemen çoğu meslek gruplarında sıkça rastladığımız yalan-yanlış haberlerle haksız kazanç sağlama arayışına giriyorlar.

Partiler, bazı cemaatler, arkadaş ve dost sohbetlerinde sıkça dile getirilen ve ortaya çıkmayacağı düşünülen yalanlar, zaman içerisinde söyleyeni zor durumda bırakabiliyor.

Toplumdaki bir takım huzursuzlukların ve sıkıntıların baş göstermesin aslında bu yalan söylemekten kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bazen koca koca damların küçük yalanlara başvurduğu, bazen küçük adamların büyük yalanlara başvurduğunu, insanî ilişkiler sırasında rahatla gözlemleyebiliyoruz.

Küreselleşen dünyada, uluslarasın ilişkilerde başvurulan yalanlardan dolayı, çoğu insan yaşamlarından olmaktadır.

Herkes, yalanlara başvurulması sonucunda, çeşitli zararlara uğramıştır.

Vicdani noksanlıklar, çeşitli menfaatler, hakikatte olmayan, ancak zihinleri bulandıran az veya çok söylenmiş yalanlarla (Bazıları bunlara pembe ya da küçük, zararsız yalanlar diyorlar) fıtratlarıyla çelişkiler içerisinde, telafisi çok zor tahribatlara sebep oluyorlar.

Bütün dinlerin şiddetle karşı çıktığı ve söylenmesinin pek tasvip edilmediği, hatta toplumsal sistemlerin bile uygun görmediği yalanlara ne yazık ki her zaman da başvuruluyor.

Bu yüzden, insanlar çeşitli bela ve musibetlerle karşı karşıya kalıyorlar.

Toplumsal katmanların en üstün basamağından en alt basamağına kadar, bu yalanların sebep olduklarına şahit oluyoruz.

Dünya var olma süreciyle beraber, insanların refakatçisi olarak ilelebet süreceği bilinen bu yalan mekanizmasını belki bitirmek zor olacaktır; ancak yavaşlatmak ve azaltmak için, herkes üzerine düşeni ve ellerinden geleni yapmalıdır.

Aksi takdirde tarihte olduğu gibi, gelecekte de yalanlarla mahvolacak, daha çok hadiselerle karşı karşıya kalabiliriz.

Yalan, kötüdür, doğru olmayandır, karanlığa sevk edendir.

Yalan, kalpleri katılaştıran karanlıktır.

İnsanın fıtratıyla tezat oluşturacak yalanlara başvurma, şüphe yok ki riyakârlıktır ve huzursuzluğa, karamsarlığa ve karanlığa mahkûm edecek, geleceği sekteye uğratacak olayların ortaya çıkma vesilesi olacaktır.

Kerim BAYDAK

[email protected]