Samimi dostluklar yerini çıkar ilişkilerine bıraktı,
Vefalı yol arkadaşlıkları sessizce dağıldı…
İlke mi kaldı, duruş mu?
Omuz omuza mücadele artık bir hatıradan ibaret.
“Biz” değil, hep “ben”…
Ben yükseleyim, ben kazanayım, ben güçleneyim...
Peki ya insanlık? Komşuluk? Vefa?

Bir zamanlar aynı sofrayı paylaşanlar,
bugün aynı apartmanda birbirine selam bile vermiyor.
Depremde saniyeler içinde yıkılan hayatları unuttuk.
Dayanışmayı, merhameti, insan olmayı unuttuk.
Malımız gitti, canımız gitti…
Ama hâlâ doymayan bir hırs,
dinmeyen bir kavga var.

Oysa biz, kavgada sevgiyi büyütmeliydik…
İnsanlığı, merhameti, vicdanı büyütmeliydik!

Sahi nereye gidiyoruz?
Ulaşacağımız yer neresi ki?
Aşık Veysel’in dediği gibi:
“Benim sadık yarim kara topraktır.”
Depremde kefen bile nasip olmayan canları unutmayın!

Gelelim siyasete…

Bizi bizden koparan en büyük şey:
Siyasetin entrikası.
Makamlara uzanan kirli yollar,
dostlukları yutan ihtiraslar, çıkar uğruna değişen yüzler…
Hani o ilkeli siyaset?
Sözün namus, duruşun değer olduğu günler nerede?
Koltuk mu, halk mı?
Rant mı, memleket mi?
Sözümüz elbette iyi insanlara değil...

Unutmayalım…
Bir gün her şey değişebilir.
Ama vicdan değişmemeli.
Ve biz hâlâ vicdanı elden bırakmayanlardanız.
Çünkü insanı insan yapan;
ne makamdır, ne servet —
yalnızca yüreği ve vicdanıdır.

#İlke
#Vicdan
#İnsanlıkYitmesin