“Bağımlılık kafamda eşimin ne söylemesini ve nasıl davranmasını söyleyen duygu bazlı talepler yaratmak demektir. Sahip olma duygusu taşımak demektir. Bağlılık hayatımın büyük bir bölümünü sevdiğim insanla paylaşmayı ve birlikte ortak bir gerçeklik yaratmayı seçiyorum demektir. Bağımlılık hayatımda biri olmadan kendimi güvensiz hissediyorum, ondan beni kurtarmasını istiyorum demektir. Bağlılık bir ilişkinin hayatıma getirebileceği tüm güzellik ve sevgi dolu deneyimleri yaşama fırsatı verir. Ayrıca hayatın tüm sorumluluklarını ve problemlerini eşimle birlikte göğüslememe ve ortak bir güven ortamı oluşturmama olanak verir. Bağımlılık ise, eşimin mutlu olabilmemi sağlaması için nasıl davranması gerektiğine dair bir sürü duygu bazlı model üretmeme neden olur.”

Alıntıyla başladım yazıma. Çünkü yıllardır üzerinde çalıştığım fakat yazarken bile netleşemediğim bir konu bağımlılık. Dilime bile yerleşemedi ne yazık ki! Bırakın içselleşmesi ve uygulanmasını beklemek şöyle kenarda dursun. Bağlı ilişkileri deneyimlemek için niyetimi koydum. Aslında bu her anlamda ilişkileri kapsıyor. Benim için ise özellikle sevgili olarak yaşanan ilişkilerde hiç oturtamadığım bir yer. Altta yatan çarpıtılmış güdüyü görüyorum. İçten içe kurtarıcımı aradığımı farkındayım  mümkün olmadığını bilsem de. Nasıl canımı yakıyor anlatamam. Yıllarca Yeşilçam filmlerinde gözyaşı dökmem boşuna değilmiş. Aslında o zaman da içten içe biliyormuşum aldatıldığımı.

Çocuklukta yaşayabilmek adına kullandığım inkârımı bugün de kullanabiliyorum. Çünkü benim için bir yaşamla baş etme şekli olmuş. Bugün farkında olsam da bu yetmiyor kendimi güvende hissetmem için. Her an tetikte olmak da yoruyor insanı. Aynı anda hem arkanı hem önünü kollamak sersemletiyor derken bir bakmışsın hastalığın içindesin. Ben bağımlılığı bir hastalık olarak görüyorum. Kronik bir hastalığım benim. Son nefesime kadar benimle. Ben onunla yaşamanın ve üzerine hareket etmemenin yollarını buldukça ve uyguladıkça mutlu bir şekilde yola devam edeceğiz.

Dedim ya bunlar hedeflenenler. Yaşananlar ise çok başka. Eylemde değil ha, daha düşünsel olarak bile yaşamımı yönetilmez hale getiriyor bu arayış. Şükürler olsun arayışımı farkındayım ve farkındalar çevremdekiler de. Züğürt tesellisi belki de ama içim dışım bir olmuş bu konuda. Evet, kurtarıcımı arıyorum. Yalnızca bugün için bu arayışı durduramıyorum.

Bu sabah bir kadın arkadaşımla aramızda geçen diyalog ilginçti. Ben bir önceki yazımda ‘Özlen- İrene ilişkisi’ deyince gerisini okumadan içsel olarak şu tespitte bulunmuş:

“Hah tamam oldu! Özlen hayatına birini aldı. Üstelik adına bakılırsa yabancı biri.”

Ne güldük ama birlikte telefonda! Bana öyle iyi geldi ki güne böyle başlamak. Umut oldu birçok açıdan. Hele ki yazımda böyle ters köşelerin olması heyecanlandırıyor beni. İletişimde ve ilişkilerde zenginlik olarak algılıyorum ve içimdeki merak duygusu canlı kalıyor.

İşte belki bu merak duygusu beni harekete geçirip ‘ulen bağlı ilişkiler de nasıl yaşanıyormuş’ gibi bir araştırma alanına götürür. Ne dediniz? ‘Araştırmaktan yaşamaya fırsat bulamıyorsun‘ diye fısıltı şeklinde bir geri bildirim mi duydum acaba! Öyleyse yanıtım şu olur:

“Sana ne?”