Depremin üzerinden aylar geçti. Ama sadece binalar yıkılmadı; güven, umut, adalet duygusu da enkaz altında kaldı.

Yaraları sarmak yerine, yeni yaralar açılıyor.
İlk aşamada halk “imar” vaadiyle umutlandırıldı. Ancak şimdi “kırmızı alan”, “rezerv alan” diyerek insanlar kendi toprağında yabancı hâline getiriliyor. Gölbaşı ilçemizde aynı sorun devam ediyor.

"Yarbaşı Köyümüzde " bizzat dinledim.
Vatandaş diyor ki:
- Tapulu malım başkalarıyla ortak edilmiş.
- Hakkıma düşen pay mezarlık alanına denk gelmiş.
- 16 kişiyle ortak gösteriliyorum, kişi başı 212 metrekare düşüyor.
Bu nasıl bir adalettir?
Bu nasıl bir planlamadır?
Mezarlığı mı pay edecek insanlar?

Daha da acısı, tüm bu sorulara karşı yetkililerden "tek bir açıklama bile yok".
Sessizlik, halkı çaresizliğe sürüklüyor.
Ne kadar seslensek de “duyan yok!”
Oysa ki toplumun acılarına, sorunlarına duyarsız kalan bir yönetim anlayışı bu ülkeyi ileriye taşıyamaz.

Ben bu konuyu defalarca dile getirdim.
Yazdım, çağrıda bulundum.
Ama hep aynı sessizlik.
Tıpkı Fuzuli’nin o anlamlı sözünde olduğu gibi:
“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.”

Buradan yetkililere bir kez daha sesleniyorum: Gölbaşı ilçemizde,
Yarbaşı Köyü’nde ve benzeri yerlerde yaşanan bu imar adaletsizliğini görün, duyun, çözün.
İnsanların malını, mezarlığıyla bölüştürmek hangi vicdana, hangi hukuk sistemine sığar?

Adaletin tecelli etmesini istiyoruz.

#Gölbaşı #YarbaşıKöyü
#İmarMağduriyeti
#KırmızıAlanAdaletsizliği