İnsan Hakları: İnsanlar arasında din, dil, ırk, cinsiyet, yaş ayrımı gözetmeksizin, insanın insanca yaşayabilmesi, insan olarak taşıdıkları değerleri her tür baskı, sömürü ve kıyım karşısında kendisini koruma içgüdüsünden ortaya çıkan ve kişilerin yaşama hakkını koruyan hakların tümüne ‘’ İnsan Hakları ‘’ denir.

İnsan haklarının Olmadığı Bir Ülke Düşünün…

Bireyin haklarının olmadığı bir ülke düşünün. Bu ülkede vicdan özgürlüğünüzün olmadığını, Mülkiyet hakkınızın olmadığını, seyahat hakkınızın olmadığını düşünün, eğitim hakkınızın, sağlık hakkınızın olmadığını düşünün…

Hukukun eşitliği ilkesinden vazgeçildiğini düşünün, haksızlığa uğradığınız bir uygulama karşısında hak arayamayışınızı düşünün. Emeğinizin karşılığını alamadığınızı, sömürülüşünüzü düşünün. Bu buna benzer örnekleri çoğaltmamız mümkün.

Böyle bir ortamda ne kadar insan olabilirdik? Haklarımızın ne kadar farkına varabilirdik? Tüm bu noktaları göz önünde bulundurarak İnsan Haklarının ne kadar önemli olduğunu, İnsan hakları, insan olmanın onurunu yaşatmadaki ayrımsızlığın ön koşul olduğu gerçeğini daha iyi kavramış oluruz.

İnsanoğlu doğuşundan günümüze değin sürekli bir yaşam mücadelesi içinde kendisini bulmuştur. İyiler, kötüler, haklılar, haksızlar mücadelesi. İyiye yönelmek, haksızlığa dur diyebilmek insan olmanın olmazsa olmazlarıdır.

Dünya Tarihine baktığınız zaman savaşlar vardır, şiddet vardır, sömürü vardır, üstünlük vardır. Savaş, şiddet insanlığa her zaman yıkım getirmiştir. İnsanoğlunun en önemli mücadelesi savaşla verdiği mücadeledir. Biri yok ederken, diğeri barış için, insanlığın birlik ve beraberlik, huzur ve güven içinde yaşama arzusuyla bir arada özgürce yaşama mücadelesini vermiştir. Bu mücadele özgürlük, bağımsızlık, insan haklarına saygı ön planda gelir. Savaşı başlatan da insandır, barış yollarını arayan da insandır. Dolayısıyla bu çelişkiyi çözecek olan yine insandır.

İnsan Hakları Kavramının İlk Belgesi ve Diğer Belgeler:

1215’li yıllarda İngiltere’de toprak sahibi soyluların Kral John’u zorlayarak kendi istekleri olmadan toprak sahiplerinden vergi alınamayacağını karara bağlayan, bir yanda Kralın otoritesini sınırlarken, diğer yandan merkezi otoritenin paylaşılabileceğini ispatlayan Magna Charte ( Magna Karta ) İnsan Hakları kavramının ilk belgesi olarak kabul edilir.

İnsanların eşit haklara sahip olma düşüncesi 1776 yılında Amerika’da “yayınlanan Bağımsızlık Bildirisi ile anlam kazanmış, İnsan Hakları çerçevesinde yapılan önemli bir diğer çalışma Fransız ihtilali zamanında yapılmış ve 1789 yılında İnsan Hakları Bildirisi yayınlanmıştır. Fransız İhtilali Avrupa’da İnsan Haklarının kabul edilmesini ve uygulanma alanı bulmasını sağlamıştır.

Özellikle II. Dünya Savaşı'ndan sonra, devletler; bireylere tanınan hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması önemini iyi kavramış ve aynı paydada buluşmuşlar. Barış, demokrasi ve özgürlük için hak aramışlardır. Bu bağlamda, Öncelikli amacı dünyada barış ve güvenliği sağlamak olan Birleşmiş Milletler 24 Ekim 1945’te kuruldu. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 10 Aralık 1948 yılında’’ İnsan Hakları Evrensel Bildirisini’’ kabul ve ilan etmiştir. Türkiye de İnsan Hakları Beyannamesini imzalamıştır. 30 maddeden oluşan bu önemli

Beyanname, insan hak ve özgürlüklerini hiçbir taviz vermeden uygulamayı zorunlu kılar. Ancak, buna rağmen dünyada ve ülkemizde hâlâ İnsan Hakları İhlalleri var. Özellikle inançlar konusunda büyük bir ayrımcılık var. Çocuklar cinsel istismara uğruyor ve özellikle son zamanlarda bu durum daha da tırmandı. Eğer bugün vatandaş kendi polisine kimlik sorduğu gerekçesiyle tartaklanıyorsa, kadın şiddete maruz kalıyorsa, İnsan hakları ihlali yok diyebilir misiniz?

AB’ye uyum sürecinde birçok yasa çıkarıldı ama uygulama yetersiz. Yaşadıklarımıza bakılırsa bu sadece kâğıt parçası üzerinde kalıyor.

Türkiye’de İnsan Haklarının tanınmasındaki ilk girişimler:

1839 Tanzimat Fermanı, 1856 Islahat Fermanı ile 1876 Kanun-ı Esasiye’yle atıldı.

II. Meşrutiyet Döneminde yapılan anayasa değişiklikleriyle bazı yeni haklar güvence altına alındı. 1924 Anayasası bazı temel hak ve özgürlüklere yer verdi. Ancak bunların korunması konusunda açık bir güvence vermemiştir.

27 Mayıs 1960 hareketinden sonra yapılan 1961 Anayasa’sı temel hak ve özgürlükler konusunda çok daha ilericiydi. Bu anayasa Sosyal haklara da geniş yer verdi. Devletin nitelikleri arasına ‘’ insan haklarına dayalı’’ olma gibi temel bir ilke de koydu. Temel hak ve özgürlüklerin güvenceleri konusunda da önemli kurallar getirmiştir. Yargı bağımsızlığını da ilke ve temellere dayandırıyordu. İdarenin bütün eylem ve işlerini İdari Yargı denetimine bağlı kılıyordu. 1961 Anayasası İnsan Hak ve özgürlüklerinin korunması konusunda göstermiş olduğu hassasiyet, siyasal ve hukuksal alanlarda da önemli açılımlara imkân sağlamıştır. Bu haklar 12 Eylül 1980 darbesinden sonra gerçekleşen 1982 Anayasasıyla tamamen ihlal edilmiştir.

Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi'nin ikinci maddesiyle yazımı noktalamak istiyorum.
Madde 2: Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da her hangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin bu Bildirge'de açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklerden yararlanabilir.
Bu evrende güzelce yaşamak varken, birlikte yaşamak varken kimse kimsenin haklarını gasp etmesin!

14.12.2008

Fatma ULUBEY