Adıyaman, bütün mevsimlerin iç içe yaşandığı, tarih ve kültür kokan, inançların özgürce yaşandığı, huzurun hakim olduğu Türkiye’nin ender illerinden bir tanesi…
 
            Doğal güzellikleri ile göz kamaştıran, buram buram sevgi kokan, iyiliksever insan dokusuna sahip güzide bir kent…
 
            Sanki Mehmet Akif Adıyaman için; “Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda” demiş…
 
Yine “Kim bu cennet vatanın uğrana olmaz ki feda” derken de, sanki Adıyaman’ı anlatır gibi…
 
            Bir Şüheda ki, Medine’den yola çıkmış, Samsat’a kadar yol almış ve en güzel Gül’den bir kıvılcım gibi bizlere hediye olarak gönderilmiş.
 
            Bir Şüheda ki, Allah kelamı ile aklanmış, Peygamberin övgüsüne mazhar olmuş…
 
            Yörede “Sahabe-i Sıppi” ismiyle anılan, Safvan b. Muattal hazretlerini içine alan toprak sevilmez mi hiç?
 
            Bu topraklar gezilmez, yüz sürülmez mi hiç…
 
            * * * *
 
            Hazreti Safvan aşkla yürümüştü yolları ve sevgiliye gider gibi gitmişti şehadete. Biliyordu ki, Güller Sultanı kucağını açmış kendilerini bekliyordu.
 
            Medine’den ayrılırken ardından en güzel gül kokusunu bırakmış, Efendimizin “Gökteki Yıldızlar” diye tabir ettiği onlarca Sahabe ile bir daha dönmemek üzere vedalaşmıştı.
 
            Biliyordu ki, bu topraklar onunla şereflenecek, İslam’ın nuru ile aydınlanacaktı.
 
            Gökteki yıldızlardan biri olacaktı Hazreti Safvan…
 
            Kanı toprağa düşecek ve Samsat topraklarında gül yeşerecekti.
 
            Hani buyurmuştu ya Allah’ın Resulü, “İnsanların en hayırlıları, benim şu içinde bulunduğum asırda yaşayanlardır. Sonra onların peşinden gelenler, daha sonra da onların peşinden gelenlerdir.”
 
            İşte Hazreti Safvan bizleri onların peşinden gidenlerden edebilmek için çölleri aşıp gelmişti buralara…
           
* * * *
 
            Bu kadar şanslıyız işte bizler. Gül kokuluya hizmet edebilme şansına sahibiz.
 
Bu topraklarda yaşıyor, O’nun ayak izlerinde yürüyoruz.
 
O halde, bu alanları sadece gidip görülecek, piknik yapılacak yerler olarak görmemek gerekiyor.
 
            İnancımızda, başvurulacak bilgi kaynağı hiyerarşisinde Kur’an ve Sünnet’ten sonra Sahabe’nin düşünceleri üçüncü sırada yer almıştır. Sahabenin hayatları ve yaşantıları doğru yolu bulmada önemli bir yer tutar.
 
            İşte bunlardan bir tanesi de, yanı başımızda yatıyor. O’nun yaşantısı, binlerce yıl önceki şartlar ve imkânlarla, binlerce kilometre yol tepmenin altındaki hikmetin bilinmesi gerekiyor.
 
Sahabeler İslam’ın ışığını yaymak amacıyla başta Mekke, Medine, Kufe, Basra, Bağdat, Şam olmak üzere çeşitli yerler göç etmişler ve gittikleri yerlerde ekoller oluşturmuş ve o yerlerin birer ilim merkezi haline dönüşmesine vesile olmuşlardır.
 
            İşte bu noktadan baktığımızda, Samsat ilçesindeki Sahabe Safvan b. Muattal kabrinde bir ilim merkezi olmasın, neden bir İlahiyat Fakültesi düşünülmesin ki…
 
            Burada yaptırılacak İslami İlimler ve Yüksek İslam Enstitüsü gibi ilmi araştırmalar yapılabilecek, dünyaya ışık saçacak bir merkez çok çılgın fikirler mi acaba?
 
            Sahabe kabrinde bu dönemde bir şeyler yapılabileceğine inanıyorum. Elini taşın altına koymaktan çekinmeyen Adıyaman Valisi Sayın Mahmut Demirtaş ve canla başla çalışmayı azmetmiş Samsat Kaymakamı Sayın İsmail Sündük bu anlamda birer şanstırlar.
 
            Bu alanda son yıllarda adından sıkça söz ettiren İstanbul’daki Adıyamanlılar Vakfı’nın da yapacağı çok şeyi olduğuna inanıyorum. Zaten Sayın Mahmut Göksu ve Sayın Nevzat Bayhan’ın üzerlerine düşen görevi layıkıyla yaptıklarına inanıyorum.
 
            İnanç turizmindeki hareketlilik Adıyaman’ın tanıtılması ve kalkınmasında lokomotif görevi görecek, bu alanla birlikte başka alanlarda da ilerleme kat edilecektir.
 
            Selam ve dua ile…
 
Fahrettin Çelik