Cuma Karataş üstadımı Adıyaman Kitap Fuarında tanıdım. Öyle bir güzel insan ki; mütevazi, vefalı, duygulu, içten… Yazı üslubu ise dehşet güzel.

Çok değerli abim, lütfetmiş "Fahrettin Çelik Şiiri Üzerine…" başlıklı bir yazı kaleme almış. Üstadın bu anlattığı ben miyim, anlattığı benim şiirlerim mi diye düşünsem de analizlerinin bire bir beni anlattığını ifade edebilirim.

 

Çocuk edebiyatı yazarı değerli abim Cuma Karataş’a teşekkür ediyor, sizleri çok kıymetli satırları ile baş başa bırakıyorum.

 

FAHRETTİN ÇELİK ŞİİRİ ÜZERİNE

Fahrettin Çelik Samsatlı bir şair. Samsatlı olan Fahrettin Çelik çocukluğu daha doğrusu anayurdu sular altında kalan, sevginin peşinde koşan bir şair. Şiirinin coğrafyasında aşkın peşinde koşan bir Mecnun, bir Fuzuli’dir. Fuzuli “dert şairin sermayesidir” der. Şaire şiir yazdıran dertleri, kederleridir. Fahrettin Çelik’in de şiire bakışı biraz böyledir. Kitap boyunca (Düş Kırağım) umarsız bir aşkın peşinde sürüklenir şair. 

“Seni soluyorum şiir bahçesinde.

Hüzzam makamında sıradaki şarkı

Dilimde berduş bir ıslık, gözlerimde sen,

Rüzgâra karşı yürüyorum.”

Kitaptaki şiirlerin geneli ya terk edilen bir sevgiliye ya da beklenen bir sevgiliyedir. Yani aşk kavuşulamayanadır. Hani köylüye sormuşlar ya “aşk nedir” diye… Köylü; “kızı babasından istersin verirlerse alırsın, vermezlerse âşık olursun.” demiş. Fahrettin Çelik’in şiirlerinde böyle umarsız aşkların gölgeleri boy gösteriyor.

“Anladım ki sen çıkmaz sokağım.

Her dem sende yaşıyorum

Sen benim vatanım, barınağım…”

“Bu nasıl bir gece,

Yalnızlığımla yalnızlığımı paylaşıyorum,

Üşümemle ısınmaya çalışıyor,

Sensizliğimle seni yaşıyorum.

Oysa biz aynı şehirdeydik,

Aynı havadan türküler çalabilirdik.”

Şiirlerin birçoğunda bu umarsızlık “karanlık bir dehliz” olarak ifade ediliyor. Bazı şiirlerde aşk birden platonik bir sevgiye dönüşüyor. Bu bakışı Fuzuli’nin şiirlerinde görürüz. Özellikle de "Leyla ile Mecnun" adlı mesnevisinde. Leyla eşi ölünce Kays ile kavuşmaya artık bir engelin olmadığını düşünür. Yollara düşer Mecnun’u bulur. Ona kavuşmalarına engel kalmadığını anlatır. Mecnun Leyla’yı tanımaz. “Ben seni değil bendeki Leyla’yı seviyorum” der.

Fahrettin Çelik dizlerinde bunu;

“Ve orada bana bakan beni,

  Beni görmeyen seni düşünmekteyim.” diye ifade eder ya da;

“Camlar buğulu, kırağı kaplamış düşleri.

 İki damla yaş asılı kaldı kirpiklerimde.”

“Geride biriktirdiğim sensizlikte,

Sen benden habersiz

Ölümü emzirmektesin.”

Yer yer kavuşma ertesilerinden de söz eden dizelere rastlamaktayız.  

“Sen gittin ya,

Şair oldum ardında çaresiz.

Serinliğinde sensizliği yazıyorum Eylül’ün.”

Ama genelde umarsız bir aşığın serzenişleri, sayıklamalarıdır kitaptaki şiirler.

“Lapa lapa yağan kar soğuğunda

Pencerene sığınmış bir kuş say beni.

Ürkek,

Üşümüş,

İçi, dışı titreyen, merhametine muhtaç…

Yüzüme bak ne olur.

Korkarım bekçi düdüklerinden,

Gökyüzünün ıssızlığından,

Ani kırılan ağaç dalının çatırtısından,

Uçmak istesem de uçamam.”

Fahrettin Çelik, aşkı havalandırdığı dizelerinde tarihi şahsiyetlere ve olaylara da göndermeler yapar. 

“Bana Züleyhacılık oynama,

  Yusuf değilim ben.”

“Ben olaydım İbrahim’in yerine,

Mancınıkla atılaydım ateşe.

Ben olaydım Eyyub yerine,

Vücuduna kurtları toplayan.”

“Ah keşke!

Sen benden gitmeseydin,

Nuh’un gemisine binecektik ikimiz.”

Fahrettin Çelik şiirlerinin coğrafyası Samsat olsa da İstanbul, Adıyaman ve Akdeniz’dir. Bu arada Fırat nehri de dizelerinin tanıdır.

“Etrafımı sarmış Fırat

Mülteciyim kalbinde çıkış yok.”

Fırat’ın köpüklerini kalem,

Maviliğini mürekkep yapıp,”

“Şafak düşerken Akdeniz sularına,

Güvercinler uçurdum umuda.”

“Sen…

Bingöl dağlarında keklik ötüşü,

Mersin sahillerinde martı

Kadıköy’de çay buğusu…”

Düş Kırağım kitabı serbest ölçü ve serbest nazımla yazılmış şiirlerden oluşmaktadır. Bu kitaptaki şiirlerde ana izlek aşktır. 

“Haşin,

Sessiz bir çığlık.

Düşlerim üşümekte,

Üstümü kaplamışken kırağı,

Ve, ortalıkta şaşkın bir şair…” in sayıklamasını dile getiren dizlerdir kitapta olan. Diğer temalarda söylenmiş şiirler bir elin parmakları kadar vardır ancak. Kitapta anne üzerine söylenmiş bir şiir ile kadının günümüzdeki durumuna dikkat çeken bir şiir de vardır.

“Kiminin adı beşik kertmesi,

  Daha açmamışken gözlerini hayata,

  Hayatı karartılan…!

  Adına töre dedikleri, gök karadır,

  Maviden eser kalmamıştır hayallerin…”

Yalın Ateşin Kıvılcımları kitabındaki şiirler belli bir ölçüyle yazılmış şiirlerdir. Genelde dörtlük biçimde kümelenmiştir dizeler. Bazı şiirlerde son bent beşli dizelerden oluşmaktadır. Aşk edebiyatı nazım biçimi koşmayı andırır. Bu kitapta bir tema ekseninde değil birçok konuda yazılmış şiirler bulunmaktadır.

Cuma KARATAŞ

25.01.2023 – İstanbul