Farklı bişey söylenmeden hep aynı hikayeyle kitlelerin kanalize edildiği, avcı-toplayıcı dönemdeki gibi sadece hayatta kalmaya endekslenmiş standartlarla kitlelerin morfinlendiği, farklı hiç bir anlayışa yönteme ihtiyaç duymadan, yarı ilahlandırılmış oligarkların avatarları olan, sürü psikolojili feodal toplum kalıntılarının biçimlendirdiği fabrikasyon rejimli ülkeye dümen kırıp, kaptanlığını ise BEYEFENDİ’nin gözlerine teslim ettik! Cehaletin köleleştiirip, mankurtlaştırdığı yığınların oligarklara endekslenmiş sistemin dişlileri olma vasıfları edinmesi, özgürlüklerin feodal toplumun yerleşik ahlaki kurallarıyla yarıştırılması, din kurallarının toplumsal hayat mozaiği üzerinde farklılık gözetmeden ayrıştırma unsuru haline getirilmesi gibi metotlarla gücünü muhafaza eden, kukla oynatıcıların üzgün palyaço rolleri, Türkiye’nin “rejim kalitesini” düşürmeye devam ediyor!
Bireylerin duygu ve düşünce dünyalarına yerleştirdikleri sübliminal mesajlarla sürekli aynı kabusu düşündürten muktedirler, halka iktidar olmanın sağladığı avantajların korunmasının menfaatleri gereği olduğunu, tekerrür halindeki canhıraş çabaların ilahi bir zaruret olduğu algısı başarılı bir şekilde ilk ağızlardan yerleştirilmekte, güdümlü bireylere cennetten olacakları korkusu nakış gibi işlenip, sürüden kopuşların önü ustalıkla kesilmektedir! Herkes birbirine benzemekte aynı makinenin dişlileri arasında aynı tıkırtının tonları aynı kulaklara, aynı beyinlere muktedirin ilahi hediyesi olarak sunulmaktadır! Kurucu LİDER’in yüzyıl öncesinden tasarlayıp güncelliğini koruması için muasır medeniyet hedefi koyması karşısında, bu gün cumhuriyet’in nimetlerinden yararlanıp cumhuriyet’e ülkenin zengin mozaiğine travma yaşatanların bulduğu cesaret, cehaletin amigolarıyla korunmakta, sahaya yaydıkları emitasyon prototiplerle güçlerine güç katmaktadırlar. Aynı düşünce fabrikalarından çıkan mizahlık aynı kalıplı dramatik tiplerin ülkenin tüm alanlarındaki pres eder hali, yeni jenerasyonun donanımsız ilgisiz duruşları, eski nesillerin şükürcü, “Ağzımızın tadı kaçmasın ali Rıza bey” tarzı itaatkar esaretleri, DUNNİNG KRUGER sendromlu oligarklara güç vermiş, ülkenin gelişimine bilimin rehberliğine ve nutukta anlatılan temel motivasyonlara ağır darbeler indirmiştir!
Aynı ambalaj ve etiketle ruhlarına stokladıkları BEYEFENDİ’nin künyesini boynunda muska niyetine taşıyan kitlenin aynı oltaya gönüllü yem olması hayatın tüm katmanlarında liyakatsizliği olağan hale getirmiş, düşünen sorgulayan nitelikli insanlara alan daraltmış, kutsanan liderlerin hayali heykelleri herkese tepeden bakar hale getirilmiştir. Korku bünyeleri esir almış, farklı düşünen bir çok kimse, fabrikasyon sisteminden kendini yeniden “istenen kalıplarda” formatlamıştır. Sürekli gelecek hayaliyle morfinlenen kitlelerin “donuk” bakar halleri sürdükçe gelişimin önünde enkaz olmaya devam edecektir.
Sosyolojik katmanlar arası “kendiliğinden gelişimin” önüne çekilen setlerle bloklar arası yaratılan medeniyetler çatışması, setler arası geçişkenliği azalttıkça, sürü olma travması “aktif biçim” almıştır! Ekonomi ve eğitimin patinaj halleri yaşam kalitesi üzerinde fark yaratamayınca, çağın gerisinde kalan Türkiye muktedirlerce “DİN” olgusuyla insanlar en aza şükür eder hale getirilmiş, HASAN SABBAH’ın gizemli kalesine müsemma hayaller kurdurulmuştur! İnsanları esarete mahkum eden, oy vermeye programlanmış realiteden yoksun kesimlerin seçimleriyle liyakatsiz kadrolara alan açması, Türkiye’yi çıkmaza sokmuştur! Sadece beşli değil, bir çok taşeron menfaat çeteleri güç odaklarının taklacı kuşu olup, ülkenin kanını ceplerine alenice stoklamışlardır. Hasan sabbah’ın DAİ’leri zehirlerini bu gün de ruhlara enjekte etmekte beis görmemektedirler! . Acı reçete!
Türkiye’nin acilen bir kaçış rampası bulması şarttır! Her alanda tutmayan fren, ülkeyi topyekün yok etmeden ülkenin ağır yaralı kurtarılması hedef olmalıdır. Anayasal kurumlara yeniden işlenirliğinin sağlanması öncelikli kazanım olmalı , cumhuriyetin temel niteliklerinin sağladığı farklılıklarla “ülke mozaiği” yeniden tesis edilmelidir. Aksi halde ülke olarak karanlığa bodoslama giden patlak frenli fabrikasyon modeller olacağız! Bu saatten sonra herkes tüm emek platformları bir araya gelmeli süslü cümlelerle harcanan motivasyonlar icraatlara dönüştürülmelidir!
DİPNOT:
Evlenmek üzere olup evlenmeyenleri, deniz yolculuğuna çıkmak üzere olup çıkmayanları, politikaya girmeye niyetlenip girmeyenleri, çoluk çocuğa karışmaya niyetlenip karışmayanları,
hükümdarlarla birlikte yaşamaya hazırlanıp sonra buna yanaşmayanları övüyordu. İnsan dostlarına elini açık uzatmalı, avucunu kapamadan, derdi. Menippos’un Diogenes’in Satılması adlı
eserinde söylediğine göre, Diogenes’e yakalanıp satılırken elinden ne iş geldiği sorulmuş. O da “İnsanları yönetmek” diye karşılık vermiş;
çığırtkana da “Sor bakalım” demiş, “kendine bir efendi satın almak isteyen var mı?” Oturmasına izin verilmeyince, “Hiç fark etmez”
demiş, “Balıklar da nasıl yatarlarsa yatsınlar, gene satılırlar.”
Türkiye’nin dirilmesi şart! Hayalden öte harekete geçmek şart! Boyunlardaki muskalardan kurtulmak hiç bu kadar şart olmamıştı!