Cumhuriyet Halk Partisi’nin bugünlerde 90’nıncı kuruluş yıldönümü kutlanıyor…

            9 Eylül 1923 tarihinde siyaset sahnesine atılan CHP’nin kutlama etkinlikleri, yurt genelinde il örgütleri tarafından tertip ediliyor.
            Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte doğan bir partinin, kuruluş yıldönümü etkinlikleri düzenleniyor düzenlemesine de, ancak günümüzde oldukça yaşlı bir durumda olduğu da gözlerden kaçmıyor.
            Aslında bir siyasal hareket için 90 yıl bir bakıma pek fazla sayılmaz…
            İnsan profilini düşünecek olursak; kimisi 70 yaşında bile olsa zinde ve gençtir, kimisi de 50’isinde de olsa yüzü buruşmuş, saçı-sakalı ağarmış yaşlı ve piri-fani görünümündedir.
            Tıpkı ikinci şıkta olduğu gibi, cumhuriyet tarihinin ilk siyasal hareketinin de günümüzde yaşlanmış olduğu yönünde genel bir kanaat var:  
            Kurulduğu günden itibaren 1950’lere kadar aralıksız iktidar olmuş, Türkiye’yi yönetmiş; Kars’tan Edirne’ye, Rize’den Antalya’ya ülkenin her köşesinde varlığını konuşturmuş olan bir parti, maalesef altmış küsur yıldan buyana hemen hemen hep muhalefet libasına bürünmüş ve bu yüzden yaşlılık yaftası yemiş…
“Halkçılık” ilkesine rağmen halka yarım asırdır sırtını döndüğü için iktidardan uzaklaşmış, bu nedenle yaşlanmış…
Sosyal demokratlıktan yana olduğunu deklare etmesine rağmen, zaman zaman demokrasiyi rafa kaldıran darbecilere destek verdiğinden ötürü yaşlanmış…
İktidarda bulunduğu yıllarda, toplumun en temel hakkı olan özgürlük ilkesine pranga vurduğundan dolayı, halka yabancılaşarak yaşlanmış…
Bir avuç elit tabakaya şirin görünme uğruna, toplumun ibadet mekânlarını gayesinden uzaklaştırmakla Anadolu insanından veto yiyerek yaşlanmış…
Halka rağmen siyaset yapma eğiliminde olduğu için, sahillere hapsolunarak yaşlılığın okkalı TSE belgesine mahzar olmuş.  
Ne diyelim; kendi düşen ağlamazmış…  
 
 
      Bilal KARADAĞ