Pipeti ülke ciddiyetine tutup, cehalet ortamına çeken, eskimiş siyaset modellerinin ülke kazanımlarını kendi ikballeri uğruna yerle bir etme cesareti hayret verici! Virüsü kıskandıracak şekilde tüm kurumlara bulaşan ciddiyetsizlik, hükümet olmayı  bırakıp, kendini devlet kanunlarıyla özdeşleştiren siyasi anlayışlar gün geçtikçe maskelerini çıkarıp, açıkça devleti şirketleştirme yoluna girdi. Anayasanın hayati maddelerine mutasyon geçirtip, kurumlar arası bağımsızlığı rafa kaldıran, ülkenin dünya konjektüründe ağırlığını bitirip, dahil olduğumuz tüm hayati oluşumlardan çıkaran bir zihniyetle karşı karşıyayız. Olduğundan farklı davranıp din kisvesiyle MAJİTO içip sarhoş olan makyajlı amigolar geldiğimiz noktanın ibretlik resmidir.

Ülkenin tüm alanlarda gerilediği şu süreçte; yerli, milli ve dini motiflerle süslenen siyasi çıkar birlikteliği, Türkiye cumhuriyetinin temeline dinamit konduğunun resmidir. Devrini tamamlamış, yeni bir hikaye yazamayan, ülke kutsalları üzerine oynayarak ayakta durmaya çalışan, çağın çok gerisindeki niteliksiz birliktelikler,  her gün yeni bir absürtlükle ülke ciddiyetini ayaklar altına almıştır. Her gün ekranlardan gücün verdiği gazla temel hakları dahi hiçe sayan, milliyetçilik soslarıyla, öfkeli kalabalıklarla ülke siyasetinin dizayn uğraşları niteliksiz kişilerce uygulanmakta, buna “Dur diyecek” kanun uygulayıcıları ise suçun işlendiği tarafa göre tutum belirlemekte! Bu gün anayasa mahkemesinin  kapatılma girişimi söylemi, ucuz siyasetin rehavete kapılıp, ergen tavırlarla oy devşirme planları yapması, nihayetinde iktidarın buna tepki göstermemesi, giderek kurumların zaafa uğratılması gerçeği ile karşı karşıyayız. Hukukçuların sustuğu, kamuoyunun uyku hali ve ucuz siyasetin tüm kurumlarda dinamit gibi patlaması da gösteriyor ki virüs Türkiye’nin anayasasına bulaşmış durumda! Vatanın tüm kalelerine yerleşen cehalet virüsü, gün gelecek kişi ayrımı yapmayacak önüne geleni yakıp yıkacaktır. 

Vatan-millet edebiyatları, Din soslu siyasi tezahürler, kurucu liderin istismarı ile şekillenen Türkiye siyaseti, yıllardır aynı klişelerin esaretinde debelenmekte, teknoloji ile  şekillenen bilgi çağında eskimiş köhne zihniyetlerin işgali ile ülke kaosa sürüklenmektedir! Neticeleri itibariyle ilahi güçlerle eşitlenen kurum yöneticileri ve sülük gibi partilere yapışan menfaat böcekleri  jakuzili villalarda majito yudumlarken halk ise sadece şiirsel edebiyatlara maruz...  İstismar siyasetinin giderek alenileştiği, tepki gösterenlerin direk terörist yaftalamalarıyla susturulduğu, kişiliksiz medya uygulayıcıları ile insanların harcandığı günlere geldik.  Kuruluşundan bu yana, iktidar olanın ülke sorunlarını çözmek bir yana, sorunları büyüterek bu güne taşıması, sorunlarını “sürekli yüksek oy aldığı kesime şirin gözükme ile heba ettiği gerçeği” bu gün acı reçetelere dönüşmüş durumda!

Her partinin yada kurumun içine yerleşen sülük ruhlu menfaat grupları, ülke kanını ceplerine meze yapmakta, milyon dolarların, haksız kazançların havuzlarda, lüks arabalarda komik hallere düşürüldüğü ironik günlere taşındık. Pipetlerle Türkiye’nin emeğinin sömürüldüğü bu günlere geliş; muhafazakar dini hassasiyetlerin  kullanılması ve cennetin arsalara bölünüp gerektiğinde satılmasıyla mümkün oldu.  Etiketlere aldanmamamız gerektiğini, seçimlerimizi yaparken sorumluluk duygusu ile hareket edip, kaybolan devlet ciddiyetini tekrar tesis etmeye, katkı sunmamız gerekir. Bunu yapmak zorundayız; çünkü bu gün sadece etiketiyle vatan sahiplenen, mafyalarla korkutarak vatan sevdirdiğini zanneden, bayrak temalı nutuklarla gerçek vatanseverleri hain diye terörize eden, el kol hareketleri ve çok bağırarak holiganvari tutumlarla ön almaya çalışan kişiler giderek devleti şirketleştirme yoluna girmiştir. İnsan hakları savunucuların dahi DUNNİN SENDROMLULARCA harcandığı bu günler tarihe kara mizah olarak kaydedilecektir..

Gücün verdiği hazla ülkenin tüm enerjisi kibre, oy kaygısına harcanmakta, geleceğe dönük, yeni nesillere BULANIK MİRASLAR bırakılmaktadır. Farkında mıyız bilmiyorum ama, devlet otoritesinin hükümetlere kurban edildiği, fıkralardaki adamların gerçek olduğu günlere geldik. Virüs can almaya devam ederken,  umutla aşılanmayı bekleyen halk, acilen “cehalet virüsüne” karşı da AŞILANMALIDIR. Cehalete karşı Türkiye cumhuriyeti antikor geliştirmeli bu illetten kesin kez kurtulmalıdır.

DİPNOT:
Profesörün biri aslanla kuzunun aynı kafeste yaşayabileceğini iddia eder.
“Yapamazsın! Bu mümkün değil!” diye itiraz ederler.
“Deneyeyim de görün” der profesör…
…Ve hayvanat bahçesinde
ilginç bir deneme başlar.
Kuzuyla aslanın aynı kafeste yaşayamayacağını iddia edenler bir hafta sonra gelip bakarlar ki, kuzuyla aslan aynı kafeste!
Gözlerine inanamazlar âdeta…
“Bunu nasıl yaptın?” diye şaşkınlıkla profesöre sorarlar.
Uyanık profesör gülerek yanıtlar:
“Her gün kafese yeni bir
kuzu koyuyoruz!”

Ülke KANDIRILIYOR!