İnsan olumsuzluklarla karşılaşıyor,
Hem de onlarcasına, yüzlercesine,
Durup düşünmek, sebebini anlamak istiyorsun!
Ama nafile, sadece alışmakla yetiniyorsun,
O kadar!
Alışınca da kabulleniveriyorsun, oluyor adı,
Bazı şeyler var ki istesen de kabullenmede zorlanıyorsun.
Durup düşünüyorsun,
Sebebini bulmaya çalışıyorsun.
Senin düşündüklerini düşünemeyenler,
Anlamayanlar, kabullenenler vardır, biliyorsunuz…
Hem de iki kere ikinin dört ettiği kadar gerçek!
*
Anlamadıklarını, anlayamadıklarını sıralamak istersin.
Önemlilik ve aciliyet sırasına göre çetele yapmak istersin.
Mesela, kaldırımlara yapılan yol gösterici beyaz şeritleri,
Mesela, kaldırımlara iniş ve çıkışlarında yapılan rampaları, yokuşlarını…
Sürücüler, araçlarını gönül rahatlığıyla oraya park ediyorlar,
Mesele esnaflar utanmadan, sıkılmadan o yerlere mallarını koyabiliyorlar.
Kul hakkına girerek, engellileri görmezden gelerek…
Engelleri kaldırmak gerekirken, daha çok engeller koyuyor,  muhteremler!
*
Kendimize saygımız olmadığı gibi, çevremize ve başkalarına da saygımız kalmamış!
Nasıl mı?
Mesela, sürücülerin arabalarından fırlattıkları su şişeleri,
Araba süren ya da yolda yürüyen bir vatandaşın, sigara izmaritini rastgele yerlere atması, hele bu yer bir orman alanı ise…
Başkasının canını yakarken, hiç bir şey olmamış gibi rahat hareket edebilmesi,
Bazı insanlar ekmek bulamazken, bazı kendini bilmezlerin ekmekleri poşetlere koyuyor, Duvarlar üzerine bırakıyor ya da rastgele yerlere atmaları, çöpleri saçmaları,
Sokakta yaşamak zorunda kalan çocukları görünce,
Ayakkabı boyayan, simit satan… çocukları görünce, ıhhh edenleri,
Sıcacık yerde oturup, defalarca pencere camını açlıktan gagalayan kuşları görmezden gelenleri…
*
Gencecik kızlar, küçük gelin olurken, “neyse ki benim kızlarım değil” diyenler,
Her türlü namussuzluklar karşısında, namusluluk ayağına yatanlar var ya!..
Durup düşünmeden, sorgulamadan, kabullenenler var ya!..
Gayet normalmiş gibi, kılını bile kıpırdatmayanlar var ya!..
İşte onları anlamakta, olanları anlayabilmekte hep zorlanıyorum.
İşte onlara alışmakta, olanları görmezden gelmekte zorlanıyorum.
Hangi mantıkla olursa olsun,
Hangi gerekçeler öne sürülürse sürülsün,
Anlamak da istemiyorum!
Onlara insan bile demekten utanıyorum.
Sahi, siz onlara insan diyebiliyor musunuz?
*
Nasıl bir felsefe, nasıl bir zihniyet, nasıl bir mantık,
Nerede bu kaldı bu insanlık!
İnanın dostlar, vallahi çok; ama çok şımardık!
Kıyamet kopmaz da ne olur dersiniz?
Hem yanlışları biliyoruz, hem yapıyoruz, tekrarlıyoruz, hem de kabulleniyoruz?
Bu mu insanlık yani!
İşte ben bunu kabullenemiyorum!
Utan ey insanlık, utan!
 
Kerim BAYDAK