İnsanın yaşadıkları, okudukları, düşündükleri ve söyledikleri, birbirine uymuyorsa, birbirini tamamlamıyorsa, o insan boş/boşa yaşıyor demektir.

Girdiği yolda, ilerlemeye çalışanlar; nedense kimlerle yola düştüklerine pek dikkat etmezler.

Bu yolda ilerlemek, büyük bir maharet ister.

Arsızların, yüzsüzlerin, sahtekârların ve bin bir yüzlü şarlatanların...

Yüzüne tükürsen, “Yarabbi şükür, yağmur, rahmet yağıyor!” demişler.

***

Ne kadar seni sevmeye zorlasam da kendimi, bir türlü elektrik alamıyorum senden ve kalbim aydınlanmıyor, itici geliyorsun ya!!!!

Hep yeni bir günün gelmesi sabırsızlığı içerisindeyiz, ancak her geçen gün, her şey değişiyor.

Eee zaten iki günü bir olan zarar da değil midir?

Bu yolda kazandıkların, sizinle değerleniyor.

Geride kalanlar, kendi sonlarını hazırlayanlardır.

İşin erbapları, o kadar çoğalmış ki kime, nasıl inanacağımızı şaşırdık.

***

Çevremizde, dost denilebilecek insan, o kadar az ki!..

Ancak yan bakan, arkandan konuşan, jest ve mimikleriyle bir şeyler anlatmaya çalışan, yüzüne aval aval bakarak, güya ekabirlik havasına giren, bilgiçlik taslayan, ukala zevatlar o kadar çoğalmış ki!...

Düşman ve sevmeyen dersen çok, ama dost dersen hiç yok.

Bir tane samimi, gerçek bir dostun varsa, ne mutlu bana/sana/size.

Allah dostun hayırlısını, düşmanın da mert olanını nasip etsin.

***

“Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar”mış.

Nemalananlar hariç!

Aman da aman!!!!

***

Akşam ve yatsı namazında, caminin önünde, bebek arabasındaki (mama kutusu) bulunan çocuğuyla yardım bekleyen kadını görünce, inanın nutkum tutuldu.

Ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemedim.

Zor bir durum!

Allah yardım etsin.

***

Esansa “ölü yağı” diyen dilber, süslü-püslü-parfümlü-rujlu-ojeli kız, sanki kendisi ölmeyecek!

Sen de öleceksin!

Meraklanma, sana da sürecekler.

Pehhh!

Kerim BAYDAK

[email protected]