Adıyaman Da Misafir Ağırlamak -1-

Hafta sonunda il dışından misafirlerimiz vardı. Hafta sonu tatil olup ve hava da güzel olunca, gezmelere çıkmak elzem oldu. “Mahcup olmamak için, nereye götürmeliyim?” konusunda, bir iç hesaplaşma içerisine girdim. “Nereye gitmek istersiniz?” diye sormaya mecbur kaldım.

Hep söyleriz ya! Açık hava müzesidir Adıyaman’ımız. Gezilmesi, görülmesi, gereken yer çok olunca, bir eleme yapmak gerekiyordu. Daha doğrusu, talepleri doğrultusunda, misafirlerimizi memnun olabilecekleri yerlere götürmek daha uygun olacaktı. Malum dışarıdan misafirimiz geldiğinde, her seferinde nereye götüreceğimize karar vermek, hep bizleri kara kara düşündürür.

“Nerelere gitmek istersiniz, daha doğrusu tarihi yerlere mi, yoksa dini yerlere mi gitmek istersiniz?” deyince; bir ağızdan “dini yerler, ziyaretler olsun” dediler. “Tamam” diyerek, başladık gezmelere.

Gezmeye, Oturakçı Pazarı’ndan başladık. Alışverişi sonraya erteleyerek, Tuz Hanı’na girdik. Yüzlerinin asıldığını görünce, “hayırdır” dedim. Sadece “yazık ya buraya!” dediler, başka da bir şey demediler. Tabi ben anlamıştım ne demek istediklerini.

Keleş Konağı’na gittiğimizde, birazcık yüzleri gülmeye başladı, belli ki hoşlarına gitmişti. Hele eski adı Adıyaman Hısn-ı Mansur Kale’si, yeni haliyle ne ad vereceğimi bilemediğim çay bahçesindeki, keyifle içilen çaylar Muhabbetiyle, Adıyaman’ın o doyumsuz seyrine kendilerini kaptırdılar. “Siz daha durun, hele bir seyir tepesine gidelim, o zaman görürsünüz Adıyaman seyretmek nasılmış!” diyerek biraz da gururlanmanın, akabinde seyir tepesindeydik.

Seyir tepesi, Adıyaman’ı tepeden kuşbakışı gören hâkim bir tepe olan Karadağ mevkiinde, uzun çalışmalar sonucunda dinlenmeye ve stres atmaya birebir olan mevkidedir. Daha önceleri sarhoşların, berduşların, ayyaşların mesken edindiği bir yerdi. Gündem Gazetesi sahibi M. Sait AKBAŞ’ın işletme hakkını almasıyla, ilgi çeken ve cezbeye mazhar olan bir yer haline getirildi. Adıyaman’ı gece ve gündüz seyir zevkinin doruğa ulaşabileceği ve yaz-kış ziyaret edilebileceği bir konumdadır. Hem zevkle, ince belli bir bardakta tavşankanı bir çayı yudumlayacağınız, köpüklü Osmanlı kahvenizi höpürdeterek içebileceğiniz, akabinde müthiş bir damak tadıyla kebap yiyerek karnınıza bayram yaptırabileceğiniz, temiz çam kokulu, oksijeni ciğerlerinize depolayacağınız, kafayı dinleyebileceğiniz çok müthiş bir yer haline getirilmiş.

Seyir tepesinde, tesisi işleten değerli M. Sait AKBAŞ kardeşimizin karşılaması hoşlarına gitmiş ve bazen dürbünle bazen de her köşeye bir bir giderek, her cihetten Adıyaman’ı seyretmeye başladılar. M. Sait AKBAŞ kardeşimizin bize hazırladığı o güzelim Osmanlı kahvesinden tattırmak için bir türlü oturmaya ikna edemiyordum. Daha, çok seyretmek, daha güzel noktalardan Adıyaman bakmak, daha çok yer görmek düşünceleri hoşuma gitmiş, Adıyaman’ımızı misafirlerimize tanıtmanın gururunu yaşıyordum. “Hele siz bir de akşam karanlığında seyredin Adıyaman’ı!” diyerek, daha da hayran kalmalarını sağlamıştım. Gerçekten Adıyaman’ı seyretmenin o en güzel ve doyumsuz zevki, ancak Seyir Tepesi’nden olabilirdi. M. Sait AKBAŞ dostun karşılama şekli ve kendine has, nefis, sempatik şakalaşmaları daha bir güzellik katıyordu, kahve içmelerine.

Enfes seyir ve kahve sefasıyla kendinden geçen misafirlere; “isterseniz Adıyaman manzaralı burada yemek yiyebiliriz?” teklifime; “henüz erken, acıkmadık” dediler. O zaman “haydin kalkın, kalkın daha gidecek çok yerimiz var!” diyerek, istememelerine rağmen, yine de Pirin Mağaralarına götürdüm. Çünkü Adıyaman’a gelip de kadim bir medeniyetin yaşadığı böylesi bir yerleşim yerini gezmemek, görmemek, daha doğrusu göstermemek olmazdı. Dediğim gibi de oldu. Her ne kadar istememiş olsalar da, buraya gelmiş olmaktan hayli memnun olmuşlardı. Bunu da her mağaraya ayrı girerek, her girdiği yerlerde de sohbetler eşliğinde anı resmeylemelerinden rahatlıkla anlaşılıyordu.

Gelmek istemedikleri Pirin Mağaralarında, tabiri caizse zorla ayrılmalarına sebep oldum. Hayran kalmışlardı. Bu hayranlık beraberinde, hayretlerini de gizleyemiyorlardı.

Öğle vakti olmuştu. Acıkmıştım, onların da acıktıklarını düşünüyordum ve “ziyaretlere aç götürmemek adına, bir yemek yedirmeliyim” diyordum. Bu nedenle, doğruca Beşpınar Vadisi’nde bulunan Sultan Sarayında ki Şark köşesinde yerimizi almadan önce, henüz bitmiş olan Beşpınar Vadisi mesire alanını tanıtmak amacıyla, kamelyaların birinde oturarak çaylarımızı içtik. Hem sohbet ediyor, hem serin hava ve çam kokularıyla beraber, çayları bir bir tüketiyorduk. Yer sofrasının hazır olduğu söylendiğinde, Adıyaman’ı övücü muhabbetler eşliğinde, keyifle ve afiyetle yemeğimizi yemiş ve artık ziyaret gezmelerine hazırdık.

Sonra ki yazımızda, ziyaretler ve yaşananlar.

Kerim BAYDAK

[email protected]