Yeni Yıla Merhaba Derken

 

Yeni bir yıla merhaba derken, aynı zamanda yeni bir yaşımıza daha girmenin de mutluluğunu yaşamaktayız.

            2012 yılında yaşadığımız acı-tatlı günlerimizi, güzel anılarımızı, eksilerimizi, artılarımızı, kısacası 2012’ye ait ne varsa hepsini geride bırakarak, artık yeni bir yıla kavuşmuş olmanın heyecanı içerisindeyiz.

Sayfaları yazılmış-çizilmiş bir yıllık ömür defterimizi dürerek, yeni bir defter açıp bembeyaz ve tertemiz sayfalarla buluştuk.

            Belki kimi gün çok sevindik, mutluluktan kanatlanarak göklere uçar gibi olduk, kimi zaman ağladık, hüzünlendik, dertlerle baş başa kaldık, gama-yasa büründük. Kısacası öyle veya böyle, bir şekilde 2012’yi geride bıraktık artık.

Elhasıl, geçtiğimiz gün mazide kalan uzun ve soğuk bir kış gecesinin akabinde, bugün sabah sıcacık yatağımızdan uyanarak, 2013’ün ikinci günü ile tanışmış olduk.

Dilerim başta ilimiz olmak üzere, daha sonra ülkemiz, İslam âlemi ve tüm insanlık âlemi için 2013 yılı hayırlı ve uğurlu olur.

Tüm dünyaya huzur ve barışın hâkim olmasını, özellikle Ortadoğu coğrafyasında oluk oluk akan kanın bir an önce durmasını temenni ediyorum. Yeni yılın dünyada yaşayan 6 milyar insanlık âlemine hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

            Bu dilek ve temennilerde bulunduktan sonra asıl yazmak istediğim konuya geçmek istiyorum:

            Bilindiği üzere Pazartesi’yi Salı’ya bağlayan gece; yılbaşı gecesi idi…    

Bu gece geride bırakmış olduğumuz bir yılın muhasebesini yapmamız ve yeni yılda nasıl bir hayat yaşamak istiyorsak onun hesabını-kitabını yapmamız gerekirken, tam aksine toplumun kahir ekseriyeti, bu gece uhrevi âlemini yok etmenin gayretindeydi.

Her nedense, toplum olarak, genelde yılbaşı gecelerinde ölümsüz âleme dair sevinecek icraatlara imza atmamaktayız.

Söz konusu geceyi ibadet ederek, rabbimize el açıp geleceğe dair dua ve niyazda bulunmamız gerekirken, aksine gecede su gibi içki tüketiyor, zil-zurna sarhoş oluyor, dolayısıyla türlü mel’anete düçar oluyoruz.

Kumarhanelere koşup “al kızı-ver papazı” diyerek kumarın alasını oynuyor, “mutlu olayım” derken ailemizin temeline dinamit koyuyoruz!

Nasıl bir düşünce ki, her türlü gayri İslam’i ve gayri ahlaki söylem ve eylemlerde bulunarak, farkında bile olmadan hem dünyevi, hem de uhrevi hayatımızı kendi elimizle karartıyor, yok olmasına vesile oluyoruz!

            Millet olarak, aşağı-yukarı yüz yıldır yüzümüzü hep batıya çevirdik. Sağımıza, solumuza, ya da ne bileyim arkamıza bir gün olsun dönüp bakma zahmetinde bulunmadık.

Tabiri caiz ise at gözlüğü takarak, yüzümüzü batıya çevirdik. Bazı odaklar ise, batının kültürünü ülkemize ve milletimize ihraç etmek babında her türlü fedakârlıkta bulunmaya gayret ediyor.

Kendi kültürümüzü, gelenek ve göreneklerimizi unutan bir millet olduk. İslam’ı yaşıyor gibi görünüyor olsak bile, anti İslam’i hareketlerde bulunmaktan zevk alıyoruz.

Yaklaşık bir asırdır batıya yaranmak amacıyla türlü olumsuzlukların içinde bulunarak batıyı ve Hıristiyanlık âlemini taklit etmenin gayreti içerisindeyiz.

Batı dünyası yılbaşını sözde Hz. İsa’nın doğum yıldönümü olarak biliyor, bu geceyi “Noel” olarak kabul ediyor. Dolayısıyla Hz. İsa’nın doğum yıldönümünü içki içerek kutluyor.

Oysa bugüne kadar yılbaşı gecelerinde hiçbir kilisede ibadet edilerek gecenin yad edildiğine şahit olmadık.

Bu nasıl İseviliğin yıl dönümü ki, İseviler, kiliseye gidip ibadet edeceğine çılgınca eğlenmeyi yeğliyor.

Doğrusu buna bir anlam vermiyoruz. Böyle bir din anlayışı olabilir mi? Bu ne yaman bir çelişki? 

Varsayalım ki Hz. İsa’nın doğum yıldönümü. Peki, İslam âlemine bu geceyi bu şekilde kutlamak düşer mi?

Biz  Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği gibi, bütün peygamberleri hak peygamber olarak kabul ediyoruz, ancak bizim peygamberimiz; ahiret gününde yegâne şefaatçimiz, hatta yeryüzüne gelmiş ve geçmiş bütün peygamberlerin bile şefaatçisi olan Hz. Muhammed’dir.

Bize düşen ayet ve hadisler ışığında hareket etmektir. Yüzümüzü batıya değil, özümüze (İslam’a) çevirmeliyiz. Geceyi çılgınca eğlenerek değil, ibadetle geçirmeliyiz.

            Bu duygularla 2013 yılında sevginin, barışın, kardeşliğin ve huzurun hâkim olmasını temenni ediyor, tüm insanlık âleminin yeni yılını en içten dileklerimle kutluyorum.

Selam, sevgi ve gönül dolusu muhabbetlerimle…

 

 

      Bilal KARADAĞ

[email protected]