Annem hayatımda bu kadar yakınımda olabilecek son atam. Hanım Ağa. O, her ne kadar bundan hoşlanmasa da geçmişe dair bilgileri toplayabildiğim veri kaynağım. Hanım Ağa tanımına ’veri kaynağı‘ hiç de yakışmadı değil mi?

Annemle ilişkimizde birçok nedenden dolayı ki bunlardan belirleyici olan her ikimizin de kulaklarının iyi duymamasından, işaretleri takip eder olduk. Tıpkı Kızılderililerin iz sürmesi gibi bazı kalıplaşmış bilgilerden yola çıkarak birbirimiz hakkında bilgi sahibi oluyoruz. Kapının yanında terlikleri olduğuna göre Özlen dışarı çıkmış ya da camın kenarında oturmuyorsa annem yatmış gibi çıkarımlar sözsel iletişimi daha az kullanmamıza yardımcı oluyor.

Kadınlarda bu kendini koruma kollama açısından içgüdüsel olarak daha gelişmiş durumda. Etrafındakilerin gönlünü yapacak ya da durumu iyi yönetecek ki, kazalara sebebiyet vermesin gibi doğayı okumaktan, insanları ve davranışlarını okuma yetisine dönüşmüş doğaçlama.

“Son Okuyucu” önerilen bir kitaptı. Okudum. Ben de orda olduğu gibi hayatı kitaplardan okumaya çalışıyorum. Daha doğrusu odağımı kendimde tutarak yaşamımla, ruhumla ilgili ipuçları yakalıyorum.” Karar Anı” adlı bir kitap aldım dün. Hep uzun vadeli kararlar almakla ilgili saplantım var. Yani bir karar aldım mı tam on ikiden vurmalıyım ve orada kalmalıyım gibi. Bu beni katılaştırıyor. Farkındayım, anlık seçimler yapıyoruz hâlbuki. Bunu fark etmek beni altımdan toprak çekiliyormuş gibi dengesiz hale getiriyor. Bakalım, daha akışta ve yaptığım seçimlerden memnun bir hale gelebilirim inşallah. Umudum var. Eee, ben kimin kızıyım. Annem son iz sürücü olduğuna göre ben de yeni bir başlangıca imza atabilirim.

Benim için bu yol rüyalarla ilgilenmekle başladı. Rüyaların, bizden bilge bir aklın dili olduğuna inananlardanım. Meltem Reyhan’ ın “ Rüyalar” adlı kitabından aktaracaklarım duygularımı dile getirecektir. Öyküyü aktarmadan şu hazırlık paragrafını da yazayım:

“Rüyalara çağrı yapılan en önemli dönemler, yas ve kayıpların yarattığı yaşam sevincinin kaybedildiği zamanlar olurdu. Kaybı yaşayan kadın, rüya ruhundan yaşantısına yeni bir güç ve yön vermesi için yardım istemek üzere tek başına ya da yanında yaşlı bir kadınla kamptan uzaklaşırdı.

Küçük kızının ölümü üzerine kamptan uzaklaşan ve dağlarda gezinerek yas tutan Şaman bir kadının deneyimine dikkatimizi verelim:

Çok az uyudum, bazen dağlarda geceleri tek başıma ve sert yerlerde uyudum. Sadece yaşamama yetecek kadar yedim, sihirli bir rüya bekledim, yaşamama umut olacak bir düş umdum. Bir sabah... Önümde hızlı adımlarla ilerleyen bir kadın gördüm.’ Buraya gel kızım,’ dediğinde kalbim yerinden çıkacakmış gibi oldu. Sanki o kadını çok öncelerde bir zamanda tanıyor gibi hissediyordum. Ona doğru birkaç adım atınca, bir karınca tepesinin üzerinde durduğunu fark ettim. Onun varlığı beni heyecanlandırıyordu. Bana, ’Karınca tepesini eşele ve istediklerini söyle kızım’ dedi ve sonra gitti. O karınca yuvasının içinden harika beyaz bir eve girdim, tepesinde bir savaş kartalı vardı. Benimle hiç konuşmadı. Bu rüyadan sonra dönme zamanımın geldiğini anladım ve kabilemin yanına geri döndüm. Ve o karıncalar benim ilacım oldular, onlar benim için çalışkan küçük insanlardı, bir arada kalıp devam ediyorlardı. Bana devam etmem gerektiğinin mesajını verdiler. Benimle konuşmayan beyaz kartal sanki bana gücümü geri getirmişti. O büyülü rüyadaki kartal sıklıkla rüyamı ziyaret etmeye devam ediyor.”