Cumartesi günü bir taziyeye gittim. Taziye yeri hemen yanı başımızda, Adıyaman Hükümet Binasının bahçesindeki bir TIR’da idi… Her taziye evinde olduğu gibi burada da öncelikle manevi borcumuz olan Fatiha’yı okudum.

Diğer taziye evlerinden en önemli farkı bu taziye evinde bir veya birkaç kişinin değil 50 bini aşkın kişinin taziyesi vardı. Diğer bir fark ta çay, kolonya, gül suyu, şeker gibi ikramların olmayışı idi. Sahi diğer taziye yerlerinde niye bu tür ikramlar adet olmuş? Malatya’da yok, geçenlerde gittiğim Kuzey Irak’ta da yok, sadece su ikramı vardı.
Neyse…
Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından Çanakkale Savaşlarının yıl dönümü münasebetiyle ilimize gelen Çanakkale Gezici Müzesinde, daha doğrusu Taziye Evi’nde merhum askerlerin giydiği postallar, yırtık çarıklar, pantolonlar, çakaralmaz silahlar da sergilenmişti.
Ziyaretçiler arasında baba dostu 80 yaşlarındaki büyüğümüz Ömer İlik’e rastladım. Ayaküstü merhabalaştık, halleştik…
O zamanki askerlerin çektiği acıları, yoklukları kendi içinde yaşıyormuşçasına tarihi eşya ve resimlere bakan Ömer Amca’ya “Nasıl gördünüz?” diye sorduğumda hiç beklemediğim bir şekilde aniden donuklaştı, gözlerinden sicim gibi süzülen yaşlar kaydı yanaklarına…
Ülkede zaman zaman görülen siyasi ve ahlaki erozyon ile ekmek dâhil her türlü israfa atıfta bulunurcasına resimdeki askerleri eliyle göstererek “Bunların bizim için yaptığına bak, şimdiki insanların yaptığına bak Mustafa Bey…” dedi. Omzuna dokundum, “İnşallah iyi olur Ömer Amca, üzülmeyelim, dua edelim” diyebildim ancak… Duyduğu manevi acıyı dindirmek için biraz daha konuşsam oracıkta hüngür hüngür ağlayacaktı belki… Bu kez “gümüş” olan sözü bıraktım, “altın” olan sükûta sarıldım dört elle... Ayrıldı, gözyaşlarını silerek usul usul sergiyi gezmeye devam etti.
TIR’dan tek başıma ayrılırken Ömer Amca sanki karşımdaymışçasına söylendim kendi kendime;
“Sen ağlama Ömer Amca, bırak seni ağlatanlar ağlasın”  
 
Mustafa Işıldak www.mustafaisildak.com.tr
0532–422 95 28 [email protected]