İstanbul’dan Adıyaman’a yeni döndüğümdenilk ziyaret ettiğim mekânlardan biri de Turgut Reis Mahallesi Emniyet Müdürlüğüne yakın Mustafa Yücel Özbilgin Parkı oldu. Küçük olsa da şirin bir görünüm arz eden parkın çayevinde ikindi serinliğinde,“koronavirüsle birlikte yaşamayı” içine sindirebilen, maske, fiziki mesafe ve “nefse ağır gelse” de adı konulmamış “sıralı çay içme” gibi tedbirleri alarak değerli dostlarla yapılan çay sohbeti bir başka oluyor…

Hemen karşımızda duran kaideye gözüm ilişti. Adı geçen Vali Özbilgin anısına yerleştirilmişti. Adıyaman Valiliği de yapan Mustafa Yücel Özbilgin, Danıştay 2. Daire üyeliği görevi esnasında 2006 yılında “Mustafa Yücel Özbilgin” olduğu için değil, sırf “Yargı görevi”ndendolayı kalleşçe ve rastgele yapılan silahlı saldırıda Ankara’da görevi başında şehit edilmesi üzerine 2008 yılında Adıyaman Belediye Meclisince parka adı verilmiş, park içerisine yerleştirilen bu kaide üzerine de portresi çizilmiş, alt tarafınaise kısa biyografisi yazılmıştı.Aynı yıl eşi ve oğlu 12 yıl sonra Vali Halil Işık döneminde Adıyaman’a gelerek parka duygusal bir ziyarette bulunmuşlardı.

O da ne? Kaide üzerinde siyah lekeler fark ettim. Yanına gidip baktığımda muhtemelen yağmur ve güneşin etkisiyle pirinç madende oluşan paslanma nedeniyle yazıların yer yer siyahlaştığını ve kısmen okunamadığını, resimde kullanılan siyah boyanın ise silinerek tekrar “hepbeyaz” olduğunu, dolayısıyla 3-5 metre yakından bile fark edilemediğini gördüm. Bu parka adının verilmesi “vefa” duygusundan dolayı ne derece sevindirici ise bakımsızlıktan bu duygunun devam ettirilmemesi de o denli üzücü idi.

Park demişken gözlemlediğim bir konuyu daha irdeleyeceğim. Daha önce basından okuduğum Kedi Evi’nin Yeni Sanayi Mahallesindeki Sümer Park’ta da kurulduğunu gördüm, sevindim. Yakından incelediğimde muhtemel köpek saldırısından korumak amacıyla etrafının tel çitle çevrildiğini, evlerde su olmasına karşın kedi maması olmadığını, yerine vatandaşlarca konulmuş olabilecek atık ekmek konulduğunu, içlerinin ise hiç kullanılmamış olduğunu ve kedi evi yakınında da maalesef bir köpeğin yatmış olduğunugördüm,çevreden sorduğumda köpeğin sürekli burayı “mesken” tuttuğunu öğrendim. Oysa sahipsiz köpeklerin de parklara değil kendi “evlerine” alınması, kedilerin de uzmanlarında bu evlere alıştırılmasıgerekir. Aksi halde amaç tahakkuk etmeyeceğinden Kedi Evi’nin faydası yalnızca bir “fotoğraf” ve bir “haber”den ibaret kalır. İhtiyaç, israfa dönüşür.

Kaide ve Kedi Evi’nin oluşturulması ile yetinilmesi, “günü kurtarır,”ancak “geleceği kurtarmaz.”

Geleceğin kurtarılması için bu tür yapıların amacına uygun toplumsal faydalarınında “sürdürülebilir” olması gerekir.

Ayrıca zaten doğası gereği ücretsiz ve kimliksiz giriş yapılabilen toplumun yararlanmasına açık parkların etrafına adeta Çin Seddi gibi duvarlarla çevirip neden beton gömüyoruz? Parkların, kullanım açısından giriş kapısı dışında cadde ve sokaklardan farkı var mı? Yok. O halde neyi, neden veya kimden koruyoruz? Beton duvar yerine bitkilerle çevirsek, hatta bu dahi olmayıp çıplak sınır olsa daha estetik ve daha maliyetsizolmaz mı?

Söz açılmışken bir konuya daha değinmeden geçemeyeceğim:Büyük şehirlerdeki bazı meydanlarda güvercinlerin konup suyunu içmeye, özellikle çocukların serptiği yemleri yemeye alıştığı kuş alanları olmasına karşın maalesef ilimizde yok. Bu eksiklik te, Eski Hükümet Binası yerine yapılacak meydanda giderilebilir diye düşünüyorum.

Siyaset adamı günü kurtarır, devlet adamı geleceği kurtarır.

Belediye Başkanı Süleyman Kılınç’ın da devlet adamı vasfını koruyacağına inanıyorum.

İzleyeceğiz!

Mustafa Işıldak 4.6.2021

[email protected] 0532-422 95 28