Hüzünlü bir gün batımında araba ile otobanda yolculuk yaparken farkına vardım, sarıçam ormanının egzotik güzelliğini. Resmen kendimden geçtim, her zamanki gibi sarıldım gözyaşlarıma bir kurtarıcı gibi. O gün bu gündür bir başkadır çamların içinde sarıçam benim için. Onun için isterim ki yaşamımda sabah yürüyüşlerimi yapacağım, evime yakın bir çam ormanı olsun; ama olur ise sarıçam olsun.

      Hani o meşhur sorudur; “ Olmazsa olmazınız olan üç şey nedir, sizin için? “ diye. Bu konu ile ilgili bana sorulmuş olsa o soru, vereceğim yanıtta sıralama şu olur: Önce yürüyüşlerim, sonra ormanlık patika bir yol, üçüncüsü ise o ormanın sarıçam ormanı olması. Sıralamada en sona koyduğum bir seçeneği niye başlık olarak kullandığıma takılabilirsiniz. Siz takılmasanız da ben takılmışsınız farz ederek yazımı buradan genişletip zenginleştirmeye çalışacağım. Ne de olsa kalem ( ! ) benim elimde.

     Yazımın ilk cümlesinden de anlaşılacağı gibi, benim sarıçam’ a yüklediğim ilk duygu “ hüzün”. Nil Gün ‘ ün “ İçimizdeki Şaman / Duyguların Simyası kitabından bir alıntı ile hüzün duygusu tespitlerini paylaşmak istiyorum öncelikle.

     HÜZÜN: Nedir? Bir sürecin tamamlanması. Ne değildir? Çaresizlik değildir. Armağanı? Geçmişi tamamlamak, özgürleşmek, yeni bir sayfaya hazırlık. Olumsuz yanı? Burukluk hissi. Kendini İfade Etme Biçimi? Sağlıklı kızgınlıkla birleşen gözyaşları. Bastırıldığında? Umutsuzluk, karamsarlık. Patladığında? Kızgınlık, gerginlik.

     Hüzün duygusunu bol bol yaşadım tabii. Özellikle yaşamımda yer alan ölüm, ayrılık gibi kopuşlarda. Bunlardan biri rahmetli eniştemi, yani halamın kocasını çok genç kaybetmemizdi. En küçük oğlu Ardıç iki yaşındaydı babası öldüğünde. Dün yeğenimin coğrafya kitabında, iç Anadolu bitki örtüsüne ait bir fotoğrafta, Ardıç ve Sarıçam ağaçları bir aradaydı. İçim burkuldu.  Ardıç’ ı görmeyeli çok oldu. Bir yerde yollarımız kesişti diye bir tarafım sevindi. Bu sevincim rahmetli eniştemin ruhuna da malum olmuştur, eminim. Ben yaslarımı ancak düdüklü tencerenin düdüğünü hafif hafif kaldırarak yaşamayı yeğliyorum. Hüzün bana bu konuda çok yardımcı oluyor. Fakat o buruk tattan kurtulmak için, fazla oyalanmak istemiyorum bu duygunun içinde.

      Hilmi Yavuz’ un dizelerinden medet umuyorum.

 “ acının vergisini verdik, gülün haracını ödedik / hüznü demirbaş defterinden düşmeye geldi sıra. “