Batıda ki mevcut birçok şeyin İslam kültüründe ve medeniyetinde olduğunu hep söyler dururuz.

Diğer taraftan, batıda ki mevcut olan her şeyi eleştirir ve kötülüğünden dem vururuz.

Eğer kötüyse, neden İslam’da vardır deriz, eğer iyiyse neden kötüleriz.

Anlamak çok zor, böyle bir tezatlığı anlayamıyorum.

Neyi, niçin, neden neye göre söylediğimizin bir ölçüsünün olması gerekir.

Ya zihinlerimiz karanlık ve karışık, ölçülerimiz farklı ya da bize yapılan söylemler ve dayatmalar çok farklı.

***

İnsan sayısız hayaller kurar. Bu hayaller belki de çoğu zaman bizi ayakta tutmaya vesile olur. Gerçek olmasa da gerçeklerden daha da gerçekçi gibi görünür. Bazen hayallerimizdekileri o kadar mükemmel bir hale getiririz ki zamanla bize gerçek gibi gelir ve bizi etkisi altına alır. Hayallerimizle gerçekler arasındaki tek fark, hayallerin ölmemesidir. Gerçek olan birçok şey ölmektedir, ancak düşünceler, fikirler, inanışlar ve birçok fanteziler asla ölmüyor. Her ne kadar gerçekleşmeseler de… Belki insanlar ölüyor, ama düşünceleri asla ölmüyor, ilelebet yaşayabilmektedir.

***

Dünyanın gözleri önünde cereyan eden olaylardan sonra göçmen krizi bütün dünyanın uykusunu kaçırıyor.

Gidişat kötü. Kördüğüm olmuş bu olayda, hiç kimse sorumluluk almak istemiyor. Bir şekilde ülke dışına ve özellikle Türkiye üzerinden dünyanın birçok ülkesine gidenler, çeşitli zulümler ve insanlık dışı muamelelere maruz kalıyorlar. Örneğin, betonda yatıyorlar, İnsan ticaretine maruz kalıyorlar, yollarda, denizlerde ölüyorlar...

***

Kırık da olsa, çatlak, patlak da olsa, içi-dışı belirgin olmasa da, "tencere yuvarlanıp kapağını bulur" muş! Öyle midir acaba?

***

İnsan, geçmişin yükü ne kadar olursa olsun, hep geleceğe umutla bakar, bakmak ister Bu kendisine güç verir, kuvvet veriri, yaşama azmi ve gayreti verir. Hele bir de özünde yaratılış hikmet ve himmetine olan inancı ve imanı varsa, her şeyi Allah’a havale ederek, bir yaşam sürdürüyorsa; işte o hareket mekanizmasını harekete geçirir ve özünde olanı dışarıya yansıtır. Bu hareketle neyi, nasıl yaptığıyla, yaşayışıyla, yaşama hevesiyle ilgili olarak, o kişinin özünü, inancını ve imanındaki o mevcut olan hikmeti ortaya çıkarır ve yönlendirir.

***

Şehir içi minibüsüne bindim. İçi tıklım tıklım dolu!.. Yer yok yani Arkaya doğru ilerleyince, yaşça benden az genç olan, temiz giyinmiş, alımlı bayan yerinden kalktı. Oturmamı söyledi. Baktım benden yaşlı kimse yok. “Ben mi?” dedim; “evet, buyurun!” dedi.

Yok, falan dediysem de geçip oturdum. Kendi kendime gülümsedim ve önüme baktım, ayıp olmasın diye. Sonra, “o ne ya, galiba ihtiyarladım,” diyerek, derin bir iç çektim. Teşekkürler bayan, bana yaşlandığımı hatırlattığın ve hissettirdiğin için!

***

Kimi zaman hayranı oluruz, kimi zaman düşmanı!.

Mesele Batı’da sahtekârlık, hile, hurda, ayıplı, mal, sahtekârlığın az olduğu söylenir.

Neden acaba?

Gerçekten doğru mudur?

Eğer doğruysa kendimizden, inancımızdan, imanımızdan utanmamız gerekir.

İslam’la şereflenen Müslümanlar olarak neden hile hurda yapılır, neden her şeyin sahtesini yapmaya can atılır, neden ayıplı maldan dolayı yalan söylenir, yemin edilir, neden hiç vicdan azabı çekilmez, Allah’tan korkulmaz, Peygamberden utanılmaz, hak dinin İslam’ın gerekleri yerine getirilmez!

Neden?...

Yoksa biz Müslüman değil miyiz?

***

Herkesin hayvan severlik yönü illa ki vardır.

Kuş seversiniz, köpek seversiniz, aslan seversiniz, çeşitli böcekler seversiniz, belki evinizde de beslersiniz; ama sevdiğiniz, beslediğiniz bir yılansa, işte o zaman işiniz çok zordur.

Bakarsınız, beslerseniz, temizlersiniz ve günü gelir beslediğiniz o yılan, sizi sokacaktır, sizin ölümünüze sebep olacaktır.

Ona göre, neyi, nasıl, ne neden sevdiğinizi iyi düşünmeniz gerekir.

Her şey, özünde var olanı dışarıya vurur.

 

Kerim BAYDAK

[email protected]