Yağmurlu bir günde,

Yalnızlığınızın tam ortasında, bir yerde…

Pencerenizden yağan yağmuru seyredersiniz,

Hayaller kurarsınız, geçmişi irdelersiniz.

Sonra gözyaşlarınız akar, akar da karışır yağmurlara,

Yalnızlık sizi bitirir âdeta, her zerreniz erir, yok olur.

Uzaklardan birileri görür, seslenir,

“Üzülme, dert etme can!..”

Tabi demesi kolay, sen değilsin yerimde olan…

Hüznü yaşayan bilir,

Yalnızlığı çeken…

Adına aşina olan bilir.

Yokluğuna ram olan!

***
Geçmişimiz,
Kültürümüz,
Mertliğimiz,

Yaşam biçimimiz,

Birlik, beraberliğimiz,

Adaletimiz,

Asaletimiz,

İnsanlığımız, insaniyetliğimiz,

Büyüklüğümüz,

Paylaşımcılığımız,

Hak hukuk adalet anlayışımız,

…sayılmayacak kadar çok değerlerimiz var.

Ne yazık ki hepsini yerle yeksan ettiler.

Nedense bir türlü geçmişimize sahip çıkamıyoruz.

Bir türlü buna fırsat ve imkân vermiyorlar.

Kendi kendimize çok yabancıyız, çokkk!

Biraz daha inceleme, biraz daha araştırma biraz daha uygulama lütfen!

***

Geçen gün, el ele tutuşarak gezen 3-4 yaşlarında bir çocukla, 70 yaş üzeri bir amcayla karşılaştım.

Kaybolmuşlar.

Çocuk anlamıyor, amca hatırlamıyor, sanrım unutkanlık hastalığına müptela.

Bakarken düşündüm bir an.

Belki bir şekilde onları sahiplerine, ailesine kavuşturabiliriz.

Peki, kaybolan gençliğimizi?

Peki, kaybolan büyüklere olan saygımızı?

Peki, göçmüş olan sevdiklerimize kavuşmayı?

Belki onları bir ilân vererek, sevdikleriyle buluşturabiliriz.

Peki, bir ilan bizler de versek, sevdiklerimizle buluşabilir miyiz?

 

Kerim BAYDAK

[email protected]