Dünyada yaşam için, bazı değerler vardır.

İnsanlık, din, millet ve kavimle iş’ler vardır.

Düşüncesiz ve ruhsuz,  çok çalışanlar vardır.

Bunlara sakın uyma, uyanık ol ey insan!

 

Aklın ve mantığın tutunduğu ve kabul ettiği bir takım sıralamalar vardır. Ancak bu sıralamaları bozulur ise, ülke huzuruna gölge düşürür, vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığının, insanların huzurunun tehlikeye gireceğini unutmayın.

Böylelerinden çok olduğu için, ülkenin huzurunu, milletin birlik ve beraberliğini bozacak özelliklere sahip olan duygusuz ve düşüncesiz, ruhsuz bir gençliğin izansız ve fütursuz davranışlarıyla yetiştirip kendi iç dinamiklerimizi zorlayarak sıkıntıya girmekteyiz.

Yaşamanın gereği olan huzurlu ve rahat bir dünya oldu mu, bazı yapılanlar insanlığı sıkıntıya ve bazı kötü sonuçlar ortaya çıkar. Bu yüzden, mevcut bazı vasıflar vardır ki çok dikkat etmek, azami itina göstermek gerekir.

İşte bunları bir sıralamaya tabi tutmak gerekirse; aklın birinci kabul gördüğü mevcut değerler ve vasıflar, İnsanlık, Din, Millet, Kavim, İş’tir.

Bu sıralamanın en üstünde yer alan tüm insani vasıfları kendinde toplamış kişiler yer alır. Bunlar yaşamın gereği ve dünya hayatının devamını sağlayan istisnasız bir unsurdur.

Dünyanın güzelliği, güzellikleri ve insan ırkının selameti için çalışırlar. Niyetleri halistir. Objektif düşünürler. Bazen halisane yapılan çalışmalar, kötü sonuçlar da doğurabiliyor; ama her ne kadar bu halisane niyetleriyle yaptıkları çalışmalar; kötü ellerde, kötü emellerle, kötü sonuçlar doğursa da onları bağlamaz.

Bilimum bilim adamları bu gruba girerler. Günümüzde bunların sayısı ve ekserisi teknoloji-bilgi toplumu olan dünya nüfusuna oranla fazla bir yer teşkil etmeyerek, azınlık durumun da gibidir.

Dinlerin özünde, huzurlu, mutlu, içselleşme yönünden rahat bir şekilde dünya yaşamının güzel olabilmesi, devam edebilmesi için, insanlara yol gösterir. Adeta yaşantılarına bir ışık olur. Ruhsal yönden rahatlamaları için, onlara telkinlerde bulunur. Bunun için öğüt verir.

Aklın kabul gören değerlerinden birinci kategorideki bilim adamlarının ekserisi, dinin etkisini, insan yaşamının ayrılmaz bir parçası olduğunu, yaşam için ne demek olduğunu kavramış kişilerden çıkar. Bu nedenle denilebilir ki; her zerrede bir sır, çözülmesi gereken Hâkim-i Mutlak’ın Esma-ül Hüsna’sı vardır. Bu sırların çözümü, kendilerini metafizik âlemlerin kapılarını açar. Felsefik olarak ekseri bilim adamlarının inançsız olmadığı gibi, halis niyetli din biliminin insanı, bilim ötesinden haber verdiği, gayr-i ihtiyari her hal ve hareketinden anlaşılabilir. Yani ne yaparsa yapsın, yaptıkları, anlattıkları, ulaştıkları ve ulaşmak istedikleri niha-i son hep metafizik bir âlemin varlığına delalet etmektedir. Aslında böylelerini bulmak şu zamanda oldukça güçtür. Çoğu zaman kendilerini gizlemektedirler. Belki de kendilerini gizlemeleri kendi yararlarınadır. Çünkü çalışmalarında daha rahat ve bağımsız hareket etmelerine imkân tanısın diye.

Aynı secereden gelen etik gruplardan farklı insanların, etnik düşünce yapılarına sahip grupların aynı toprak üstünde, aynı bayrak altında, aynı milli menfaatler çerçevesinde serbest, mutlu ve huzurlu bir şekilde yaşamalarını, hayatlarını idame ettirmelerini sağlayan kavramdır. Sevinç ve hüzünleri, kederleri, mutlulukları, arzu ve talepleri ortaktır. Yardımlaşma ve dayanışma üst safhadadır. Birlikte hareket etme, ortak paydalar etrafında toplanabilme, birlik ve beraberlik içinde hareket etme mantığı ruhu gelişmiştir.

Dünyamızın jeopolotik ve jeofizik dağınık yapısında sayıları anlatılamayacak derecede hayli fazladır. Aralarında aykırılıkların, fikir ve düşünce tarzlarının etkisinde olanların çoğunlukta olduğu bir toplumdur. Hemen hemen tüm toplumlarda ve topluluklar halinde yaşamaya çalışanların hepsinde varolan bir özelliktir. Ortak akıl, ortak düşünce şekli, ortak hareket etme kabiliyetleri, ortak hareket etme duygu ve düşünceleri çoğunlukla zayıftır. İlim ve bilim düşkünlükleri hayli azdır. Birtakım eksiklik ve aksaklıklar hüküm sürer. Zaman zaman olmadık şeyler yüzünden yorumlama kabiliyetleri tam kıvamında olmadıklarından, düşmanlarının bulunması gibi, düşman oldukları da muhakkak çoktur.

Son sırada ise;  hepsinin belki de sahip oldukları veya sahip olmak istedikleri tek şey olan iş ise, yaşam için gerekli temel ihtiyaçları karşılar. Mide ve kalp orantısını kuramayan bir işte çalışanın basit olmaktan öteye gidemeyeceği aşikardır.

Huzurun bozulmaması isteniyorsa, mutlu olmak isteniliyorsa, aklın bu kabul görmüş düsturlarına dikkat etmemiz gerekiyor. Birlik ve beraberliğin sağlanması için bunlar vazgeçilmez öge ve unsurlardır.

 

Kerim BAYDAK

[email protected]